Devletler de insanlar gibidir; doğar, gelişir, olgunluk dönemi yaşarlar ve ölürler. Doğup da ölmeyen insan olmadığı gibi kurulup da yıkılmayan devlet de yoktur. Ama köklü geleneği olan devletler yerlerine birer varis bırakarak göçerler bu dünyadan.
Devletlerin insanlara benzeyen başka yönleri de vardır. Meselâ; hastalanır, tedavi olurlar, dost düşman kazanırlar, küserler barışırlar, severler sevilirler.
Hatta bazı devletler vardır ki; âşık dahi olurlar. Lakin bu çok tehlikelidir; çünkü devletlerin hayatında aşk yoktur. Aklı başında hiçbir devlet âşık olmaz.
Şu sıralar dünya büyük bir aşka tanık olmaktadır; Fırat'ın doğusunda, hatta batısına da taşan bir tuhaf aşktır bu;
ABD -PYD aşkı!
PKK'nın Suriye'deki uzantısı olan PYD de, tıpkı PKK gibi Marksist-Leninist bir örgüt. Yani kuruluş ve varoluş felsefesi, Kapitalist ABD'yle taban tabana zıt.
1960'lı ve 1970'li yıllarda, Marksist-Leninistler' in sokaklara, caddelere büyük harflerle yazdıkları ve meydanlarda haykırdıkları sloganlar hâlâ hafızalarımızdadır;
'Kahrolsun Amerika!'
'Katil Amerika!'
'Go to home USA! (Defol Amerika!)'
'Kahrolsun Emperyalizm!'
'Kahrolsun Kapitalizm!'
'Kahrolsun Faşizm!'
'Savaşa Hayır!'
Şimdi unutuldu bu sloganlar.
Peki, ne oldu da; kahrolması istenen, katil, emperyalist, kapitalist, faşist ABD, büyük bir aşk yaşanacak cici bir devlet oluverdi birden? 'Go to home!' diye evine kovulan ABD, 'Come to my home!' denilerek evlere buyur edilir oldu. 'Savaşa Hayır!' diye bağım bağım bağıranlar, nasıl oldu da tırlar dolusu silahların topraklarına taşınmasına izin verdiler? Zavallı insanları yerlerinden yurtlarından ederek mülteci durumuna düşürdüler.
ABD'nin sevginin de ötesinde bu PYD/YPG aşkının sebebi neydi acaba? Gerçekten bağımsız yeni bir devlet mi arzu ediyordu? Dünyanın tepkisine, stratejik dostlarının ve müttefiklerinin her türlü ikazlarına rağmen neden hâlâ kilometrelerce uzakta Marksist bir örgütle anlamsız bir aşk yaşamakta ısrarlıdır?
Hâlbuki ABD'nin asıl büyük aşkının İsrail olduğunu dünya âlem bilir. Peki, İsrail bu aşk karşısında neden sessizdir? Neden hiç kıskanmaz?
ABD, Birinci Dünya Savaşı'ndan beri hep aynı emel peşinde koşmuştur; Ortadoğu ve İslâm Dünyası üzerinde hâkimiyet kurmak. Bunu büyük ölçüde başarmıştır da; Arap ülkelerinin hemen hemen tamamının kendisine büyük bir aşkla bağlanmasını sağlamıştır. Ama karşısında iki engel kalmıştır; Suriye ve Türkiye. Bu iki devleti dize getirmeden Ortadoğu'daki hedeflerine ulaşamayacağını bilmektedir. Bu iki devleti de tehdit edecek ve büyük aşkı İsrail'in daha da serpilip büyümesini sağlayacak yeni maceralar gereklidir. İşte ABD'nin PYD aşkının sebebi budur. Yoksa onun karakaşına, selvi boyuna, şalvar donuna hayranlığı falan yoktur. Kuracağı devlet umurunda bile değildir. Çünkü 'ölü doğan çocuk' misali bir devlet peşindedir ABD.
Amerika'nın böyle maceraları çoktur. Kendi çıkarı neyi gerektiriyorsa onu yapar. Gerekirse Irak'takiler gibi yüzüstü bırakır gider Suriye'deki âşıklarını da. 'Aşk gözleri kör, kulakları sağır eder.' derler ya, PYD'nin bu aşk rüyasından tez zamanda uyanıp Ortadoğu'nun gerçek sahipleriyle uzlaşma çareleri araması en akıllıca yol olacaktır. Çünkü dökülen kan Müslüman kanıdır; Kürt kanıdır, Türk kanıdır, Arap kanıdır. Yani kardeşkanıdır. Ne ABD'nin, ne İsrail'in, ne Rusya'nın, ne de bir başkasının bir damla kanı dökülmemektedir.
Fırat'ın doğusu da batısı da sahte aşklar diyarı olmaktan kurtularak, kardeşlik, sevgi ve barış beşiği haline gelmeli, kanla beslenen kapitalizme ve emperyalizme kesinlikle geçit verilmemelidir.
Allah (CC) Şanlı Ordumuz'un yâr ve yardımcısı olsun.
YORUMLAR