Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Horasanlı Ebu Müslim

17 Ekim 2020 - 15:57

'Araplar Neden Hep Karşımızda' başlıklı geçen haftaki sohbet yazımızda; Peygamberimizden sonra İslâm dünyasına egemen olan Ümeyyeoğulları sülalesinin kurduğu Emevî Devleti'nin 89 yıllık zulme ve adaletsizliğe dayanan katı yönetiminin bir ihtilal sonucunda yıkılmak zorunda kaldığını öncesi ve sonrası yaşanan olaylarla birlikte anlatmaya çalışmıştım. Orada dikkat çeken bir isim; Horasanlı Ebû Müslim, bu haftaki sohbetimizin konusu olacak.
            Emevîler, çok çekişmeli ve çalkantılı bir dönemin ardından iktidarı ele geçirmiş ve Peygamberimizden beri süregelen Cumhuriyet Yönetimi'ne son vererek öteden beri arzuladıkları ve içlerinde sakladıkları saltanat yönetimini getirmişlerdi. Bu durum, Müslümanların çoğunluğu tarafından kabul görmese de boyun eğmek zorunda kalmışlardı.
Önce, İslâm'a ilk girenlerden olma şerefini taşıyan ve gerek Mekkeli müşriklere karşı ve gerekse Yahudilere karşı girişilen kutlu mücadelede İslâm'a büyük hizmetlerde bulunan Peygamberimizin çok sevdiği, amcası Ebu Talip'in oğlu ve damadı, bilgeliği ve cesaretiyle timsal olmuş IV. Halife Hz. Ali'nin, Emevî saltanatının kurucusu Muaviye bin Ebu Süfyan tarafından hile yoluyla bertaraf edilip sonra da Hariciler tarafından şehit edilmesi ve daha sonra da çok sevdiği torunları Hz. Hasan'ın zehirlenerek, Hz. Hüseyin'in beraberindeki Müslümanlarla birlikte II. Emevî halifesi Yezit bin Muaviye tarafından vahşice katledilerek şehit edilmeleri, Müslümanlar arasında tepki ve galeyana sebep olmuş ve Peygamberimizin büyük uğraşlarla bir araya getirip kaynaştırdığı Arapların, çeşitli kollara ayrılıp birbirine düşman gruplara bölünmesine yol açmıştı. O tarihten sonra İslâm Dünyasında Sünni, Şiî, Harici mücadeleleri başlamış ve artarak günümüze kadar gelmiştir. Günümüzde bu gruplara; Selefiler, Vehhabiler vs. gibileri de katılmış çekişmeler daha da artmıştır.
            Araplar arasındaki bu ayrışma, İslâm'a yeni giren toplulukları da olumsuz etkilemiş, bir kısmı Sünniliği tercih ederken, bir kısmı da Şiîliği tercih etmişlerdir. Türkler, Emevîler'in kötü yönetimlerini tasvip etmemekle beraber Sünnî Müslüman olarak kalmayı tercih etmişler, buna karşılık İslâm'ı kılıç zoruyla kabul etmek zorunda kalan Persler(Fars/İran) ise Şiîliği tercih ederek onu millî mezhepleri haline getirmişlerdir.
            Yaşanan bu acı olayların unutulmaması ve gittikçe artan zulüm ve adaletsizlikler, 89 yıl sonra bu zulüm düzenine son verilmesine sebep olmuştur.
            İran'ın doğusunda, Türkistan'ın batısında geniş bir alanı kaplayan Horasan Bölgesi'nde ilk bayrağı açan Ebu Müslim adında bir kumandan olmuştur. Onun açtığı isyan bayrağı kısa zamanda etkisini göstererek önce tüm Horasan ve daha sonra da tüm İslâm memleketleri bu isyana katılmış, isyan önü alınmaz bir hale gelerek büyük bir ihtilale dönüşmüş ve güçlü Emevî saltanatı çığ gibi büyüyen bu isyan karşısında aciz kalarak yıkılmaktan kurtulamamıştır.
            750 yılında yaşanan bu olay İslâm dünyası için çok büyük önem taşımaktadır. 89 yıl süren haksızlığa ve eşitsizliğe dayanan zulüm düzeni sona ermiş, yeni ve daha adil olacağına inanılan bir düzen kurulmuştur. Ancak, ne yazık ki tekrar Cumhuriyet Yönetimine dönülebilecek büyük bir fırsat yakalandığı halde bu fırsat iyi değerlendirilemeyip yeni bir saltanat döneminin yolu açılmıştır. Bu defa da Ümeyyeoğulları'nın ezeli rakibi sayılan Haşimoğulları sülalesinden Hz. Abbas (Peygamberimizin amcası) oğulları iktidara getirilerek yeni bir saltanat döneminin yolu açılmıştır. Böylece Peygamberimizin getirdiği eşitlik, adalet, hürriyet ve cumhuriyet ilkelerine aykırı, soya ve güce dayalı saltanat yönetimi meşrulaştılmıştır.
Abbasîler dönemi de, zaman zaman çok adil ve parlak dönemler yaşanmasına rağmen saltanat rejiminin kendisini kayırma ve koruma vehimleri yüzünden zamanla İslâmî ilkelerden uzaklaşarak, kendisine muhalefet eden Müslümanlara karşı hiç de adil olmayan bir tutum ve tavır sergileyen katı bir saltanat yönetimine dönüşmüş ve zamanla küçülerek, başka devletlerin himayesine muhtaç, küçücük, sembolik bir makam olarak kalmış ve nihayet Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim tarafından ona da son verilmiştir.
            Horasanlı Ebu Müslim'in isyan bayrağını açarken ne düşündüğünü bilmiyoruz. Emevî saltanatına son vermek istediği bir gerçek. Ama onun yerine, acaba Peygamber Dönemi ve Hülafa-i Raşidin de denilen Dört Halife Devri'nin Cumhuriyet idaresini getirmek gibi bir düşüncesi var mıydı? Onu bilmiyoruz. Belki vardı ama taraftar bulamadı.
O yıllarda dünya üzerinde genellikle Krallıklar ve Sultanlıklar gibi babadan oğula geçen saltanat yönetimlerinin bulunması o zamandaki Müslümanların da tercihlerini bu yönde kullanmış olabileceklerini akla getiriyor. Ancak, o yıllarda dünya Cumhuriyet Yönetimi'ne de yabancı değildi. İstanbul'da bulunan ve Anadolu'ya hâkim olan bin yıllık tarihe sahip Bizans'ın başına gelen imparatorluk sülaleleri seçimle işbaşına geliyorlardı. Daha önceki yüzyıllarda Roma İmparatorluğu'nda uzunca bir zaman Cumhuriyet Dönemi yaşandığı da tarihte kayıtlıdır. O yıllarda yaşayan Müslümanların da Cumhuriyet Yönetiminden haberdar olmadıklarını söylemek doğru olmaz sanırım. Yoksa Peygamberimiz ölmeden evvel kendi soyundan gelen birini yerine veliaht olarak tayin edebilir veya gösterebilirdi.
            Bugünkü Arap dünyasına bakıyoruz; Mısır dışında Cumhuriyetle idare edilen başka bir Arap ülkesi göremiyoruz. Onun da durumu malum. Şeyhlikler, Sultanlıklarla dolu bir Arap dünyası. Ve hiçbirisinin de İslâm'ın gerçek ilkelerini uygulayarak halkını huzur ve refah içinde, adaletle yönettikleri söylenemez. Yani 800'lü yılların Emevî saltanatının parçalara ayrılarak günümüzde ayrı ayrı saltanatlar şeklinde devam ettikleri bir gerçektir. Acaba Arap halkları bu durumdan çok mu memnundurlar. Neden Arapların arasından bir Ebu Müslim çıkıp da ' Artık yeter' diyemiyor. 'Bu gün Arap şeyhleri arkalarını büyük güçlere dayamışlar, kimseye göz açtırmıyorlar. Kimse buna cesaret edemiyor' diyorsunuz öyle mi? Emevîler de, yıkıldıklarında çok güçlüydüler. Dünyanın en güçlü saltanatları arasında idiler ama yıkıldılar. Onları yıkan Horasanlı Ebu Müslim'di.
                Ama Ebu Müslim bir Türk'tü.

Bu yazı 5430 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum