Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Sakarya Zaferi

11 Eylül 2017 - 10:53

Büyük Türk Milleti'nin, büyük ve şanlı zaferler ayıdır Ağustos ayı..  1071- Malazgirt Zaferi,  1526- Mohaç Zaferi, 1915- Anafartalar Zaferi, 1922- Dumlupınar Zaferi' Hepsi de bu ay içinde kazandığımız büyük zaferlerimizdir.
Tam 946 yıl önce 26 Ağustos 1071.  Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Alparslan'ın, Malazgirt Ovası'nda kendisinden üç kat fazla ve çok iyi donatılmış Bizans Ordusu'nu yenerek, Türk Milleti'ne Anadolu'yu yeniden bir yurt olarak kazandırdığı Malazgirt Zaferi.
               Bundan 455 yıl sonra 29 Ağustos 1526.  Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın, Mohaç Ovası'nda güçlü Macar Ordusu'nu yenerek Avrupa Tarihini değiştiren Mohaç Zaferi.
               22 Ağustos 1915. Genç Albay Mustafa Kemal'in, Çanakkale- Anafartalar'da İngiliz ve Fransızların dünyanın dört tarafındaki sömürgelerinden toplayıp getirdikleri çok iyi donatılmış İtilaf Ordusu'na karşı ' Sizlere savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum. Biz, ölünceye kadar geçen zaman içinde yerlerimizi yeni birlikler ve kuvvetler alabilir.' Sözleriyle ileri atılan ve düşmana hiç beklemediği müthiş bir bozgun yaşatan Mehmetçik'in Anafartalar Zaferi.
               26 Ağustos 1922. Anafartalar Kahramanı Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın; ' Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, İleri!..' emriyle şahlanan Türk Ordusu'nun, işgalci Yunan Ordusu'nu ve destekçilerini şaşkına çeviren  ve büyük bir zaferin yolunu açan saldırısı ile başlayan Büyük Taarruz.
               Ve 30 Ağustos 1922.  Büyük bir panik halinde kaçan düşmanın Afyon-Dumlupınar'da yakalanarak büyük kısmının imha edildiği ve son noktanın konulduğu Başkomutanlık Meydan Muharebesi ve Büyük Zafer'
Hele bu müthiş zaferler içinde öyle müthiş bir zaferimiz vardır ki; Yedi düvele karşı Türk'ün kader savaşı diyebileceğimiz 100 kilometre kare alanda 22 gün, 22 gece devam eden var olmak ve yok olmak mücadelesi sonunda kazanılan Sakarya Zaferi'mizdir.
Büyük Britanya İmparatorluğu'nun her türlü destekle üzerimize saldığı, yedi düvelin desteğini arkasına almış, görünürde sadece Yunan ama gerçekte bütün Balkanlar'dan toplanmış ve çok iyi donatılmış Haçlı Ordusu'na karşı kazanılan, kahramanlık ve fedakârlığın zirveye ulaştığı çok büyük bir zaferdir Sakarya Zaferi.   
Yıl 1921. Var olmak veya yok olmak' Bizi bu noktaya getiren gelişmeleri, engin tarihimiz içinde bir gezinti yaparak görelim dilerseniz:
1243 Kösedağ Savaşı da bir kader savaşı idi. Anadolu Selçuklu Hanedanı zamanında yine Türkiye Devleti'nin yaşadığı Moğollara karşı yapılan talihsiz savaş. Türkiye bu savaşı kaybetti ve bir fetret dönemine girdi.  Türkiye Selçuklu Devleti'nin dağılması neticesinde, Bizans'a yakın uç noktalarında 400 çadırlık bir aşiret devletinin başında bulunan Ertuğrul Gazi oğlu Osman Gazi, 1299 yılında kendi adına para bastırarak bağımsızlığını ilan etti. Kuruluş ve Yükselme Dönemlerinde sürekli gelişen ve güçlenen Osmanlı İmparatorluğu, bu gücünü duraklama devrinde de devam ettirdi. Ancak 1683 yılında Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın büyük ümitlerle giriştiği ancak muvaffak olamadığı II. Viyana Kuşatması ile gerileme ve çökme dönemine girdi.  Kırım Hanı Murat Giray'ın ihaneti neticesinde büyük bir bozguna dönüşen Viyana Kuşatması, sadece Merzifonlu'nun başını yemekle kalmadı. Osmanlı İmparatorluğu için felâket senelerinin de başlangıcı oldu. 1699 yılında imzalanan Karlofça Antlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu ilk kez toprak kaybetti. Topraklarının çok önemli bölümünü Avusturya, Lehistan ve Venedik Devletlerine vermek zorunda kaldı. Bir yıl sonra 1700 yılında İmzalanan İstanbul Antlaşmasıyla da Rusya'ya çok önemli topraklar verdi. O tarihe kadar devamlı taarruz ve ilerleme durumunda bulunan Türk Ordusu, artık savunma durumuna geçmiş ve bilim ve teknikte çok gerisinde kaldığı Avrupa'nın sürekli geliştirdiği silahlar karşısında aciz duruma düşmüştü. Bu tarihten sonra ancak Avrupa Devletleri'nin aralarındaki rekabetten ve onların teknik imkânlarından yararlanarak ayakta durabildi.  
239 yıl devam eden bu çetin mücadele dönemi Osmanlı toplumu için çok büyük acı ve ıstırapların yaşandığı ve sürekli kan kaybettiği zulüm dolu yıllar oldu. Sürekli yenildi, sürekli kaybetti, sürekli geriledi. Bu durum Balkanlardan'da atılmış ve topraklarının birçoğu işgal edilmiş hemen hemen Anadolu'ya sıkışıp kalmış Türkiye Osmanlı Devleti'nin de zorla sokulduğu I. Dünya Savaşı'nı kaybetmesiyle daha da vahim bir hale dönüştü. Düşmanlar, Osmanlı'yı filizlendiği topraklarda boğmak için dört koldan Türk'ün ezeli ve ebedi yurdu Türkiye'ye (Anadolu) ya üşüştüler. En vahşi en barbar yönleriyle saldırdılar. Hedef tekti; Türk Milleti'ni Anadolu'dan sürüp çıkarmak.  
İngilizlerin desteğiyle 15 Mayıs 1919 da İzmir'e çıkan ve kısa sürede Batı Anadolu'nun büyük bölümünü işgal eden Yunanlılar, I. Ve II. İnönü Muharebelerinde Türk Ordusu karşısında aldıkları yenilgilerle durumun ciddiyetini anlamışlar ama aldıkları büyük destek ve yardımlarla ilerlemelerini sürdürerek Eskişehir ve Kütahya Muharebelerini de kazanarak, Sakarya Irmağı'na kadar dayanmışlardı. Artık, Osmanlı bitmiş, yeni Türkiye'nin filizlendiği Ankara yolu da açılmıştı. İşgalciler ve destekçileri daha büyük hesaplar yapmaya başladılar. Ancak Türk Milleti Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa etrafında kenetlenmiş, ve elinde avucunda ne varsa ordusuna veriyor, eli silah tutan kadın erkek herkes onun emrine koşuyordu. Türk Milleti büyük bir savaşa bir kader savaşına hazırlanıyordu. Dillerdeki ve yüreklerdeki tek parola şuydu; 'Ya İstiklâl, Ya Ölüm!'
Sakarya Irmağı'nın doğusunda başlayan savaş, 100 kilometre genişliğindeki cephede atılan topların  yer yer Ankara'dan duyulmasına bile sebep olmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa, Başkomutan olarak Meclisten tam yetkiyi aldı. 'Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır; o satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla sulanmadıkça düşmana terk olunamaz.' diyerek' verdiği emir ve direktiflerle ilginç bir strateji uyguladı. Her birlik yanındakiyle hareket etse de kendi mevziini savunmakla mükellefti. Bunu sonuna kadar yapacaktı. Yanındaki çekilse de ona uymayacak, direnişe devam edecek ve dolayısıyla bütün askeri teknik kuralların üstünde bir vatan müdafaası gerçekleştirilecekti.
23 Ağustos 1921 günü başlayan ve 22 gün 22 gece devam eden ve Atatürk'ün Melhame-i Kübra ( Çok büyük ve kanlı savaş) dediği Sakarya Meydan Muharebesi, komuta heyetinin ustaca yönetimi ve Mehmetçiğin imanı ve fedakârlığı sayesinde 13 Eylül 1921 tarihinde Yunan ordusunun feci hezimeti ve Türk ordusunun kesin zaferiyle sonuçlandı.
Sakarya Savaşı,  900 yıllık Türkiye Tarihi açısından en kanlı ve en inatçı direniştir. Türk Ordusu'nun, II. Viyana Kuşatması'ndan beri 239 yıldır devam eden geri çekilme ve savunma mecburiyeti bu zaferle sona ermiş, tekrar saldırı ve ilerleme durumuna geçmiştir. Bu zaferle Türk Milleti büyük moral kazanmış ve işgalciler Türk Ordusu'nun yenilemeyeceğini bir kere daha anlamışlardır.
Hem millî, hem de dinî duygularımızın şahlandığı, büyük çoşku ve heyecan yaşadığımız bu mübarek günlerin, Ülkemize huzur ve mutluluk getirmesi dileklerimle' 

Bu yazı 1218 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum