- Bu milleti öldü sanıyor bu kefereler. Evet devlet öldü ama millet dimdik ayakta. Gelsinler hele, gelecekleri varsa görecekleri de var!
Pehlivan'ın ağzından birbiri ardınca dökülüvermişti bu kelimeler. Ali Efe gözlerini ona dikmiş dikkatle onu dinliyordu, birden sordu:
- Çerkez Ethem Bey'i bilir misiniz?
- Ethem Bey'le Akhisar'dan tanışırız. Akıllı ve yürekli bir adamdır.
- Gözü kara bir yiğit. Bu havalideki bütün efeler onun buyruğu altında toplandılar. Salihli çevresinde bulunan Türk çetelerini birleştirerek Kuvayı Seyyare adında büyük bir kuvvet meydana getirdi.
- Sen de görüştün mü onunla?
- Evet, beni bu mıntıkada o görevlendirdi. Zaten ondan izinsiz bu bölgede kimse at oynatamaz. Çok sert ve şakası olmayan bir adamdır.
- Neden izin vermiyor?
- İzin vermiyor demedim. Her önüne gelen çete kurup dağa çıkarsa halk zarar görür, düşmana karşı da etkili mücadele veremez diyor. Kendi idaresinde olmasını istiyor bütün çetelerin. Hem bu sayede çetelerin niyetleri de ortaya çıkıyor. Halkı soymak için kurulan çeteler ona tabi olmayıp başına buyruk davranıyorlar. Onlarla da mücadele ediyor Ethem Bey.
- Bizi görüştürebilir misin onunla? Niyetimizi anlatıp destur isteyelim.
- Tabii, iyi olur Pehlivan Ağa. Zaten haberi olmuştur sizin dağlarda gezdiğinizden. Sizi bekleyecektir.
- O halde hemen gidelim.
Kürt Ali Efe kızanlarından birini çağırıp hazırlanmalarını söyledi. Parti Pehlivan Ağa'nın kızanları, konuşmalara şahit olduklarından çoktan hazırlanmışlardı. O sırada tepsiler üzerinde evlerde hazırlanmış yemekler geldi.
- Bak hele yemeği dahi unuttuk. Yemeğimizi yiyip öyle çıkalım yola, dedi Ali Efe.
Hep birlikte yemeklerini yediler. Köylülere teşekkür edip yola koyuldular. Salihli Poyraz Köyü'ne bir saatlik mesafedeydi. Yeşil bağ ve bahçelerin arasından geçerek Salihli'ye vardılar. Girişte bir müfreze asker onları karşıladı ve çembere alarak doğru Kuvayı Seyyare Reisi Çerkez Ethem Bey'in karargâhına vardılar. Müfreze kumandanı:
- Siz bekleyin haber vereyim, diyerek içeri girdi.
Gördükleri onları hayrete düşürmüştü. Bir ordu karargâhı gibiydi burası. Ethem Bey bu kadar kuvveti nasıl toplamıştı etrafında?
Müfreze kumandanı içeriden çıkarak:
- Buyurun! Beyimiz sizi bekliyor, dedi.
Önde Müfreze kumandanı olduğu halde Parti Pehlivan Ağa, Halil Efe ve Kürt Ali Efe, gayet güzel döşenmiş uzunca bir koridordan geçerek geniş bir merdivenden üst kata çıktılar. Her köşe başında silahlı bir nöbetçi vardı. Üst kata çıktıklarında uzun boylu, iri yapılı iki nefer onları karşıladı.
- Bizimle gelin, diyerek hızla yürüdüler. Uzun bir koridordan daha geçerek büyük bir kapının önünde durdular. Erlerden birisi kapıyı tıklayıp içeri girerek Ethem Bey'e haber verdi.
- Gelsinler! Dedi.
Parti Pehlivan Ağa önde olduğu halde üçü birlikte odaya girdiler. Ethem Bey onları ayakta karşıladı, ellerini sımsıkı sıkarak kucakladı.
- Buyurun Efeler, rahatınıza bakın, diyerek yer gösterdi.
Hepsi oturunca:
- Nasılsınız ağalar, keyifler iyi mi? Diye hal hatır sorduktan sonra:
-Pehlivan seninle en son Akhisar da görüştüğümüzü hatırlıyorum.
-Evet, doğrudur Ethem Bey. Yunan gavurcukları Akhisar'ı terk ettikleri gün Kaymakam Ali Bey'in makamında görüşmüştük.
Kapı çalındı. Bir nefer, üzerinde limonata dolu uzun cam bardakların dizili olduğu gümüş tepsi ile odaya girdi. Büyük bir itinayla misafirlere dağıtarak selamlayıp odadan ayrıldı. Soğuk limonatalarını yudumlarken Ethem Bey sordu:
- Parti Pehlivan Ağa? Pehlivanlığın ve Ağalığın tamam da; bu Parti lakabı nereden geliyor?
-Küçüklüğümden beri güreşirim. Bu lakaplar, er meydanlarından kalma birer hatıradır. Malûmunuz; her güreş sonunda yenen ve yenilen pehlivanlar beraberce kol kola girip meydana çıkarak peşrev çeker ve seyircilerden para toplarlar. İşte buna, pehlivanlar arasında 'Parti' dendiğinden, adımız ' Parti Pehlivan' olarak kaldı. Güreş idare ettiğimden de 'Ağa' dediler; 'Parti Pehlivan Ağa' olduk.
- Akıncılıkta bir hayli tecrübeniz olduğunuzu duydum. Bunun sebebi nedir?
-Balkan Harbi'nde, Makedonya'da memleketimdeydim. Çok zulümler gördük. Ailemi ve akrabalarımdan birçoğunu öldürdüler. Bir yandan Sırp, bir yandan Bulgar, bir yandan Yunan. Sıkışıp kaldık aralarında. Neticede eli silah tutan arkadaşlarla bir araya gelip Akıncılık yapmaya başladık. Trakya'da' Makedonya'da' Rumeli'nin muhtelif yerlerinde savaştık. Birçok arkadaşlarım şehit düştü. Nihayet oralar tamamen gâvurcukların eline geçince, kalan arkadaşlarla kaçarak Anadolu'ya geldik. Akrabalarım olduğundan ben Manisa'ya yerleştim. Hapishanede başgardiyan olarak vazife yapmaya başladım. Mahkûmlarla iyi dostluklar kurduk. Zaman zaman güreşip zaman zaman sohbet ederek onları bugünlere hazırlamaya çalıştım.
- Muvaffak ta oldun değil mi?
- Evet, hepsi de firesiz peşimden geldiler. Bütün kötü huylarını bıraktılar. Görseniz, hepsi de nizami bir ordunun erleri' Bir dediğimi iki etmiyorlar.
Ali Efe gülerek:
- Poyraz'a indiklerinde karşıdan sanki bir bölük nizami asker geliyor zannettik.
Çerkez Ethem, bakışlarını Halil Efe'ye çevirdi. Ali Efe hemen atıldı:
- Bu da; Halil Efe! Parti Pehlivan Ağa'nın yeğeni!
Parti Pehlivan Ağa söze karıştı:
- Daha doğrusu hemşehrim. O da Makedonya'nın Ustrumca şehrinden. Rumeli'deki Akıncılık yıllarımızdan beri beraberiz. O bana dayı' der, ben de ona yeğenim' derim. Birbirimize olan muhabbetimiz ve sevgimiz çok fazladır.
- Pekâlâ, Ağalar' Sizi muvaffakiyetlerinizden dolayı tebrik ve takdir ediyorum. Kuvayı Seyyare'de vazife almak ister misiniz?
Parti Pehlivan Ağa ile Halil Efe'nin gözleri çakmak çakmak açıldı. İtaatkâr bir ifadeyle:
- Emrinizde bulunmaktan şeref duyarız, dediler.
Çerkez Ethem Bey, bir ok misali oturduğu yerden kalktı:
- Seni müfreze kumandanı tayin ettim Pehlivan. Salihli- Gördes arasındaki milis kuvvetlerine sen komuta edeceksin. Vatana ve millete hayırlı olsun!
Sonra Halil Efe'ye ve Kürt Ali Efe'ye dönerek:
- Sizler de Pehlivan Ağa'nın emrinde olacaksınız. Sarı Efe ile İhsanoğlu da onun emrindeler. Onlara da durumu hemen bildirirsin Ali, dedi.
- Emredersiniz Beyim, derhal bildiririm, dedi Ali Efe.
Parti Pehlivan Ağa, daha ilk görüşmelerinde tevdi edilen böyle önemli bir görevin heyecanıyla:
- Yüksek teveccühlerinizle böyle bir vazifeye lâyık görülmem benim için şereftir. Cenâb-ı Hakk'ın inayetiyle teveccühlerinize lâyık olmaya çalışacağım reisim, diyerek sağ elini göğsüne koyup başını hafifçe öne eğerek Ethem Bey'i selamladı ve:
- Eğer başka bir emriniz yok ise; müsaadelerinizi arz ediyoruz, dedi.
Ethem Bey:
- Zaman zaman görüşeceğiz. Ben sizleri haberdar ederim. Ayrıca, silah ve mühimmat eksiğinizi de bildirin hemen gönderelim, diyerek kapıya doğru yürüdü, aniden durdu ve elini uzattı.
- Allah yardımcınız olsun!.. Diyerek üçünü de kucaklayıp uğurladı.
YORUMLAR