Gördes Kaymakamı Hulusi Bey, Kuva-yı Millîye Cemiyeti Heyet-i İdare azaları, Muallimler ve Gördes'in ileri gelenlerinin katılımıyla son gelişmelerin değerlendirildiği bir toplantı yapıyordu. Hacı Ethem Bey ve Hamdi Bey, Beşinci Balıkesir Kongresi'nde bulunduklarından toplantıya katılamamışlardı. Kaymakam Hulusi Bey, Anadolu'da yeşeren Millî Mücadele Hareketi'ne sıcak bakmakla birlikte İstanbul Hükûmetine karşı sadakatini sürdürüyordu. Ancak son gelişmeler onu da etkilemişti; İstanbul Hükûmeti ile haberleşmesinin kesilmesi, Temsil Heyeti'nin Ankara'ya gelmesi, Anadolu Heyeti ile İstanbul Hükûmeti arasında yapılan görüşmeler ve nihayet Misak-ı Millî'nin kabulü ile İtilaf Kuvvetlerinin İstanbul'u resmen işgal etmeleri, onun Kuva-yı Millîye'ye ve Temsil Heyeti'ne karşı ilgisini daha da arttırmıştı. Ancak yine de zaman zaman tereddütlerini belirtmekten de geri durmuyordu. Bu duygu ve düşünceler içerisinde sözlerine başladı Kaymakam Hulusi Bey:
-İtilaf Devletleri beklemedikleri böyle bir karar karşısında elbette ki durmayacak, mutlaka bir takım nahoş teşebbüslerde bulunacaklardı, dedi ve sustu.
Nevzat Bey, Hulusi Bey'i çok iyi tanıdığından onun içinden geçenleri tahmin edebiliyordu:
-Elbette! Dedi, İtilaf Devletleri, Meclis-i Mebusan'ın açılmasıyla hükûmetin ve padişahın tekrar ülkede otoriteyi temin edebileceklerini umuyor ve bekliyorlardı. Lâkin bu karar onlar için hüsran olmuştur.
Ali Naki Bey bir başka olaya dikkat çekti:
-Üstüne üstlük Akbaş Cephaneliğinin de basılarak buradaki silahların Anadolu'ya kaçırılması büsbütün çileden çıkardı demek ki İngilizleri'
Kaymakam Hulusi Bey:
-İtilaf Devletleri'nin, Yunan Cephesi'nde bulunan Millî Kuvvetleri geri çektirmek için hükûmete yaptıkları baskılar da işe yaramamış, bunun imkânsız olduğu hakkında almış oldukları cevap üzerine Yunan kuvvetlerini taarruza başlatmışlar, Yunanlılar tekrar Sart istikametinde hücuma geçmişler,lâkin kuvvetlerimizin mukabil taarruzları üzerine büyük zayiat vererek geri çekilmişler. Ahmetli'deki düşman kıtasına da bir baskın yapılarak perişan edilmiş.
-Padişah Vahdettin yeni hükûmeti kurma vazifesini Salih Paşa'ya vermiş. Salih Paşa Hükûmeti acaba dik durabilecek midir? Baskılar daha da artacaktır umarım, dedi Müftü İsmail Hakkı Efendi.
-Salih Paşa'nın işi çok zor, dedi Nevzat Bey ve derin bir nefes alıp vererek devam etti:
-Altı yüz yirmi bir senelik koca bir çınarın düştüğü hazin vaziyete bakın; Toprakları paylaşılmış, ordu ve donanması dağıtılmış, silahları elinden alınmış' Bütün bunlar yetmiyormuş gibi kalbi, beş yüz senelik payitahtı da resmen işgal edilmiş'
Durdu. Derin bir nefes daha alıp verdikten sonra:
-Fatih Sultan Mehmet Han'ın kemikleri sızlıyordur umarım' Aylarca devam eden şiddetli muhasara, çetin mücadeleler, karadan yürütülerek Haliç'e indirilen yüz yirmi parçalık devasa bir donanma, verilen binlerce şehit' Ve bin bir güçlükle gerçekleştirilen bir büyük fetih'
Sözlerini bitiremedi Nevzat Bey, yutkundu. Onu büyük bir dikkat ve üzüntü içinde dinleyen Müftü İsmail Hakkı Efendi ortamı yumuşatmak istedi:
- Dua edelim; Mustafa Kemal Paşa ve ordusu muvaffak olsun ve Millî Mücadele hedefine ulaşsın. Aksi takdirde sadece İzmir'e ve İstanbul'a değil bütün Anadolu'ya, ecdat yadigârı bu güzel topraklara veda etmek mecburiyetinde kalırız.
-Ahali panik içinde! Dedi Molla Mehmet Efendi.
-Moralleri yüksek tutmalıyız, dedi Kaymakam Hulusi Bey ve devam etti; bunun için neler yapabiliriz?
Alanyalı Bekir Efendi:
-Evvela gâvur mahallesini kontrol altında tutup, bir taşkınlık yapmalarına mani olmalıyız, dedi.
-Heyet-i Temsiliye'nin Ankara'daki çalışmalarından, Nizami ordumuzun güçlenmesinden ve Kuva-yı Millîye' nin muvaffakiyetlerinden bahsedelim bol bol, dedi Ali Naki Bey.
Kaymakam Hulusi Bey elinde tuttuğu dürülü kâğıdı göstererek:
-Telgraf, Ankara'dan' Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşa'nın bütün vilâyetlere ve kolordu kumandanlıklarına yolladığı bir tamim, diyerek kâğıdı açtı ve okumaya başladı:
'Bütün Vilâyetlere, Müstakil Sancaklara ve Kolordu Kumandanlıklarına.
Devlet merkezinin dahi İtilâf Devletleri tarafından resmen işgali; kanun yapma, muhakeme ve icra kuvvetlerine sahip olan devletin millî kuvvetlerini işlemez hale getirmiş ve bu vaziyet karşısında vazife yapmağa imkân göremediğini hükûmete resmen beyan ederek Meclis-i Mebusan dağılmıştır. Şu halde devlet merkezinin muhafazasını, milletin istiklâlini ve devletin felâhını sağlayacak tedbirleri düşünmek ve tatbik etmek üzere, millet tarafından fevkalâde salahiyetlere sahip bir meclisin, Ankara'da toplanmağa çağırılması ve dağılmış olan mebuslardan Ankara'ya gelebileceklerin de bu meclise iştirak ettirilmesi zarurî görülmüştür. Bu bakımdan aşağıda verilen talimat mucibince, seçimlerin ifası yüksek vatanseverlik telakkinizden beklenir:
1-Ankara'da fevkalâde salahiyetlere sahip bir meclis, memleket işlerini idare ve teftiş etmek üzere toplanacaktır. 2-Bu meclise aza olarak seçilecek şahıslar, mebuslar hakkındaki kanuni şartlara tâbidir. 3-Seçimlerde sancaklar esas alınacaktır. 4-Her sancaktan beş mebus seçilecektir. 5-Her sancak, kazalarından çağıracağı ikinci seçmenlerinden ve vilâyet merkezi ile merkez kazası ve merkeze bağlı kaza ikinci seçmenlerinden müteşekkil bir meclis tarafından aynı günde ve aynı celsede seçilecektir. 6-Bu meclis azalığına, her fırka, zümre ve cemiyet tarafından namzet gösterilmesi mümkün olduğu gibi, her ferdin de bu kutsî mücadeleye fiilen iştiraki için müstakil olarak namzetliğini arzu ettiği yerden koyma hakkı mevcuttur. 7- Seçimlere her mahallin en büyük sivil idarecisi reislik edecek ve seçimin emniyetinden mesul olacaktır. 8-Seçim mahrem reyle ve mutlak ekseriyet esasına göre ve reylerin tasnifi meclisin kendi bünyesinden seçeceği iki şahıs tarafından, meclis huzurunda yapılacaktır. 9-Seçim neticesinde, bütün azaların imza ya da şahsi mühürlerini taşıyan üç nüsha mazbata tanzim edilecek; bir nüshası yerinde alıkonulacak, diğer iki nüshasının biri seçilen şahsa verilecek ve diğeri meclise gönderilecektir. 10-Meclis azalığına seçilenlerin alacakları ödenek, daha sonra meclisçe kararlaştırılacaktır. Ancak yol harcırahları, seçim heyetlerinin zaruri masraflar hesabıyla takdir edeceği miktar üzerinden mahalli idarelerce karşılanacaktır. 11-Seçimler, en çok on beş gün içinde Ankara'da ekseriyet sağlanmış olarak toplanmak üzere tamamlanarak, azalar hareket edecek ve netice azaların adlarıyla beraber derhal bildirilecektir. 12-Telgrafın alındığı saat bildirilecektir. Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal.'
-Mustafa Kemal Paşa milletin seçeceği temsilcilerle, Meclis-i Mebusan'ın Anadolu'ya geçebilenlerinden teşekkül edecek bir yeni meclis ile vatanın felâhını temin etmeyi düşünüyor anlaşılan, dedi Şevket Bey.
-Evet, yeni bir seçim yapılması isteniyor, artık bundan böyle meclis mahallinin Ankara olacağı aşikâr.
-Bu da demektir ki; devlet merkezi bundan böyle Ankara'dır.
-Vatan felâha kavuşuncaya kadar, sonra tekrar İstanbul'a dönülür.
-Onu artık hadiselerin seyri tayin eder; Ankara mı,yoksa İstanbul mu? Diyerek son noktayı koydu Nevzat Bey.
Bu konuşmaları sessizce dinleyen Kaymakam Hulusi Bey, Nevzat Bey'in toplantıda bulunanları düşünmeye sevk eden son cümlesinden sonra elinde tuttuğu kâğıdı masanın üzerine bırakarak konuşmasını sürdürdü:
-Mustafa Kemal Paşa, valileri, kumandanları ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini haberdar etmekle kalmamış, işgal hadisesini bütün tarafsız ülkeler ve İstanbul'daki İtilaf Devletleri temsilcileri nezdinde protesto ederek, bu işgalin haksız ve hükümsüz olduğunu ilân etmiş. Vatanın ve milletin kurtarılması gayesine ulaşmada protestoların kâfi olmayacağını da düşündüğünden bir takım tedbirler de almış; İstanbul ile telgraf ve telefon görüşmeleri derhal kesilmiş, iki yüz kadar İngiliz askeri ile Fransız kumandan Ankara'dan ayrılmak mecburiyetinde bırakılmışlar, Eskişehir ve Afyon'daki İngiliz askerleri çıkarılmışlar, İstanbul'daki tutuklamalara karşılık olmak üzere Anadolu'da bulunan İtilaf Devletlerinin subayları tutuklanmış, Anadolu'daki resmî kuruluşların her türlü para ve kıymetli eşyalarını İstanbul'a göndermeleri de yasaklanmış'Pekâlâ! Görüldüğü üzere işimiz çok efendiler; ama evvelâ yapmamız icap eden mühim bir işimiz daha var; Cemiyet olarak biz de, medenî dünyaya karşı bu meşum hadiseyi telin eden bir protesto metni hazırlayıp 'Hâkimiyet-i Millîye' ve 'İzmir'e Doğru' gazetelerine yollayalım.
Kaymakam Hulusi Bey'in bu sözleri üzerine Nevzat Bey hemen önüne bir kâğıt çekerek yazmaya başladı:
'Vatanımızın pek çok köşesini işgal eden İtilaf ve onun emri istikametindeki eşkıya sürüsü, nihayet mübarek beldemiz, beş yüz senelik Payitahtımızı da resmen işgal cüretini göstererek büyük bir cürüm işlemişlerdir. Şu iyice bilinmelidir ki; Türk Milleti vatanını, hayatı ve namusunu bu elim mütecavizlerden temizlemek için kıyam etmiş, namert ve haydut düşmanın kirli çizmeleriyle kirlettiği vatanımızın her köşesini derhal tahliye etmedikçe silahımızı elimizden bırakmayacağımızı ve en tabii hakkımız olan müdafaa-i nefsden doğacak feci neticelerden katiyyen mesul kalmayacağımızı bütün cihana arz eyleriz. Gördes Kuva-yı Millîye Cemiyeti Heyet-i İdaresi'
Nevzat Bey yazdığı metni yüksek sesle okudu. Kaymakam Hulusi Bey:
-Çok güzel olmuş azizim! Diyerek devam etti; çok çetin günlerden geçiyoruz. Tarih omuzlarımıza çok ağır bir yük yüklemiş. İstikbâldeki nesillere karşı mesuliyetlerimiz var. Bizlerin vereceği karar ve sergileyeceğimiz tavır çok mühim. Zira 'Bir neslin kaderini, bir evvelki nesil tayin eder.'
YORUMLAR