Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yüzyıl Meselesi

11 Mart 2016 - 14:24

Son yıllarda bazı çevrelerin ısrarla dillendirdikleri ve topluma kabul ettirmek için büyük çaba sarf ettikleri bir iddia; Yüzyıl Meselesi.
              Neymiş efendim;
- Türkiye Cumhuriyeti'nin ömrü yüz yılmış ve ömrünü tamamlamak üzere imiş,
- Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız bir devlet olarak tanındığı Lozan Barış Antlaşması yüz yıl için geçerliymiş ve süresi dolmak üzereymiş,
            -  Antlaşma metninde gizli maddeler varmış,
            - ABD, zaten Lozan Barış Antlaşması'nı imzalamamış ve Türkiye Cumhuriyeti'ni tanımamış.
            Mış' Mış' Mış.
            Bu iddialar öyle ciddi platformlarda tartışılmaya başlandı ki, neredeyse beni de inandıracaklar.
            Bir defa, Lozan Barış Antlaşması, Türk Milleti'nin kazandığı büyük bir zafer sonunda imzalanmış, gizli hiçbir madde bulunmayan resmi bir antlaşmadır.
            Bu antlaşma, yurdumuzu işgal eden İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan gibi Avrupa devletleri ile aramızda imzalanmış ABD ile hiçbir ilgisi olmadığı için onun katılmadığı ve dolayısıyla da imzalamadığı bir antlaşmadır.
            Bu antlaşma da; herhangi bir süre taahhüdü de bulunmamaktadır. Ne yüzyıllık ne de iki yüz yıllık bir antlaşma olmayıp sonsuza kadar geçerli bir antlaşmadır.
            Bunu neye dayanarak söylüyorum?  
            Küçük yaşlardan itibaren Tarih'e karşı ilgim büyüktür. Bu yüzden yükseköğrenimimi Tarih İlmi üzerine yaptım. Sadece okulda okuduklarımla yetinmeyip, gerek tarihimiz ve gerekse dünya tarihi ile ilgili birçok kaynak eseri de inceleme imkânım oldu. Özellikle hatıratları, yani tarafsız ve objektif olduğuna inandığım,  olayların bizzat içinde yaşamış kahramanların kaleme aldığı eserleri okumaya çalışırım.
 Tarih, maalesef üzerinde en çok oynanan ve çok kolay saptırılabilen bir ilimdir. Her önüne gelen bir şeyler karalar ve kendi arzu ve düşüncelerini Tarih diye yutturmaya çalışır. Tarihin çöplüğü, böyle tarihçi(!) lerle ve karaladıkları eserler(!)le doludur. Bunlar, Milletin aksine kahramanları hain, hainleri kahraman olarak göstermeye çalışırlar, bunun için de çok büyük gayret gösterirler.
            Maalesef, bizim bilmediğimiz ama emperyalist batılı devletlerin çok iyi bildikleri ve kullandıkları bir savaş taktiği bu. Kurdukları strateji merkezlerinde yetiştirdikleri toplum mühendisi ya da stratejist dedikleri uzmanlar ve satın aldıkları bazı kişiler vasıtasıyla tarihi olayları saptırarak ve böyle asılsız iddialar ortaya atarak, şiddetli bir propaganda savaşına girişirler. Hedefleri; toplumları moralmen çökertmek ve geleceğinden ümidini kesmiş, karamsar bir toplum haline getirmektir.
            Asırlar boyunca, bütün varlıklarıyla İslâm'ın hizmetinde bulunmuş ve bu sayede büyük bir millet olarak tarihe geçmiş Türk Milleti, bin yıla yakın bir zamandır İslâm Dünyası'na lider olmuş, üç kıtada İslâm Bayrağı'nı şerefle dalgalandırmış, İslâm adının yücelmesi yolunda bütün gücüyle çalışmış, bu uğurda kanını akıtıp canını vermekten çekinmemiştir.
            İşte bu yüzdendir ki Türk Milleti, Hristiyan Dünyası'nın ve onun uzantıları olan terör örgütlerinin ve hainlerin daima hedefi olmuştur. Tarihte olduğu gibi bu günde; birçok cephede bu güçlere karşı çok çetin bir mücadele vermektedir. İşte bu mücadelelerden biri de; Türk ve İslâm düşmanlarının içimize soktukları ajanları vasıtasıyla çıkardıkları yalan yanlış haberlerdir.
            Yüzyıl konusu da, bu taifenin ürettiği uydurma iddialardan birisidir. Bu propagandadan iki şey hedeflenmektedir:
            Birincisi; böyle yalan ve yanlış haberlerle, vatan ve millet aşkıyla dolu, millî his ve hassasiyete sahip insanların aklını karıştırarak, gelecek hakkında endişelenmelerini ve ümitsizliğe düşmelerini sağlamak,
            İkincisi de; her fırsatta düşmanla işbirliğine hazır, hain ruhlu, yıkıcı, millî his ve heyecandan yoksun kitlelere moral vererek ayrılıkları ve düşmanlıkları körüklemektir.
            Yıllarca okuduğum, araştırdığım ve çok iyi bildiğim halde son yıllarda daha yoğun bir propagandayla kabul ettirilmeye çalışılan bu iddiayı, tekrar araştırma ihtiyacı duydum. Bu konuda ülkemizde otorite olan Tarihçi Murat Bardakçı ve Tarih Profesörü İlber Ortaylı'ya danıştım. Her ikisinin verdiği cevapta beni doğrular nitelikteydi:
            -Ne açık ne de gizli böyle bir anlaşma maddesi kesinlikle yok.
            -Bunlar tamamen uydurma iddialar.
            -Türkiye Cumhuriyeti'nin tanındığı ve varlığının ve bağımsızlığının kabul edildiği Lozan Barış Antlaşması yüz yıllık bir antlaşma olmayıp sonsuza kadar geçerli bir antlaşmadır.
            -Antlaşmalar, savaşan devletlerarasında yapılır. ABD'nin Lozan Antlaşması'nda imzasının olmamasının sebebi; bu ülkenin o yıllarda savaştığımız ülkeler arasında bulunmayışı ve taraf olmayışındandır. Yani Lozan'ı kabul etmeme, imzalamama gibi bir durum söz konusu değildir.
            Türk Milleti'nin bütün olumsuz şartlara rağmen Cenâb-ı Hakk'ın bir lütfu olarak kazandığı büyük bir zafer sonunda 29 Ekim 1923 tarihinde kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 2023 tarihinden sonra da Allah (C.C.)'ın izniyle hür, bağımsız, şerefli ve daha güçlü bir devlet olarak varlığını devam ettirecek, İslâm Dünyası'nın lideri olarak; İslâm Bayrağını şerefle dalgalandırmaya ve İslâm'ın hizmetinde bulunmaya devam edecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Yeter ki biz, gerçek manâda tarihimizi, dostumuzu, düşmanımızı ve sorumluluklarımızı bilelim ve kimseye aldırış etmeden yürümemize ve çalışmamıza devam edelim.

Bu yazı 1351 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum