Necati KÜÇÜK

Necati KÜÇÜK

Az Efe
necatikucuk@hotmail.com

Bir Nefes Sıhhat

18 Ocak 2025 - 09:43 - Güncelleme: 18 Ocak 2025 - 09:43

O gün akşama doğru hapşırmaya başladım. Ardından üşüme ve titreme, boğaz ağrısı, öksürük, yüksek ateş, vücut, kas ve eklem ağrıları derken davetsiz bir grip virüsünün (influenza) yavaş yavaş vücudumu ele geçirmeye başladığı anlaşıldı. Enselenmiştim. Hemen sıcak bir çay hazırlayıp ağrı kesici ve ateş düşürücü tablet aldım. Günlerden pazardı. Tablet pek işe yaramayınca nöbetçi eczaneye kadar yürüyüp birkaç tane Gripin aldım.
Silahımı kuşanıp beklemeye başladım. Uzun saatler ümitle bekledikten sonra Gripin’in de bir işe yaramadığı anlaşıldı. Adı Gripin idi ama gribin pek umurunda değildi. Uykusuz geçen uzun bir gecenin sonunda devlet hastanesinin acil sevisinden içeri girdim. Saat sabahın beşiydi. Acil servisteki yakınlarını bekleyen birkaç kişi koltukların üzerinde uyukluyordu. Genç bir hanım görevli hemen ateşimi ölçüp, kimliğimi aldıktan sonra işlem başlattı. Elime aldığım fişlerle kapısı yarı aralık duran bir muayenehaneye girdim.
Etrafta muayene sırası bekleyen hasta olmadığından, her ikisi de oldukça genç olan doktor ve hemşire ellerindeki cep telefonlarıyla vakit geçiriyorlardı. Sıra bana çabuk geldiği için değil, insanlar hasta olmadıkları için sevindim. Selam verdikten sonra grip olduğumu, çok ağrım ve ateşim olduğu için sabahı bekleyemediğimi söyledim. Doktor bey hemen ayağa kalkarak oradaki bir kavanozun içerisinden aldığı tahta bir çubuk ile dilimin üzerinden bastırıp genzime doğru baktı. Hemen bilgisayarının başına oturup birkaç tuşa bastıktan sonra hemşirenin önündeki yazıcıdan minik bir slip çıktı. Slipi bana doğru uzatırken “Bu ilaçları kullanın, birkaç günde geçecektir, geçmiş olsun” dedi. Bu arada danışmadaki kız, orada unuttuğum kimliğimi getirip teslim etti.
Soluğu eve en yakın nöbetçi eczanenin önünde aldım. Eczacı beyin de o gece başka hastası yoktu. Giriş kapısına göre çapraz oturmuş bir süre bilgisayarına baktıktan sonra uyuyup kalmıştı. Ben, mahsusçuktan gürültülü bir şekilde içeri girince uyandı. Önce, kendisi gibi uyku moduna geçen bilgisayarını uyandırdı. Ekran ışıldadı. Sonra kimliğimi alıp sistemden reçetemi buldu ve arka taraftaki sürgülü camı kenara iterek bir kutu alıp masanın üzerine koydu. Sonra sol taraftaki vitrinden bir kutu daha, tezgah altı dolaptan bir kutu daha, sağ üst raftan bir kutu daha derken kutular üst üste yığılmaya başladı. Adam uyku sersemi reçeteleri karıştırdı herhalde diye düşündüm. “Bir yanlışlık oldu galiba!” dedim. “Benim ilaçlar bu kadar çok olmayacaktı” “Yanlışlık yok ağabey!” dedi. Sonra kutuları tek tek eline alarak anlatmaya başladı. Bu antibiyotik, bu etkili ağrı kesici ve ateş düşürücü grip ilacı, bu balgam söktürücü, bu ağız spreyi, bu burun spreyi, bu aldığınız ilaçların mideye zarar vermemesi için mide düzenleyici… Üf! Konfora bak! Eskiden grip olduğumuzda, biri sıvı biri toz iki ilacı karıştırıp kefir kıvamında popomuzdan bir çakarlardı iğneyi. O meret de koyu kıvamından dolayı bir türlü vücutta dağılmaz ceviz gibi şişen kıçımızı tutarak eve gelirdik. Bizim bildiğimiz grip tedavisi buydu. Sonra annemiz sıcak bir çorba pişirir içine bolca limon sıkar, içer, terler iyileşirdik.
Hatta bir keresinde memlekete tatile gideceğim diye akşama kadar arabamı yıkamış silmiş parlatmış, bunları yaparken de şifayı kapmıştım. Küçük güzel bir minibüsüm vardı. Memlekete varıncaya kadar pek bir şey anlamadım. Minibüsten inince ayakta duramıyordum. İki koluma girerek beni eve taşıdılar. Kanepeyi açıp bir hasta yatağı hazırladılar. Köyde gribe iyi gelecek ne kadar yöntem varsa hepsini denedik. I ıh, bana mısın demiyordu. Gözümü açamıyordum.
O yıllarda sosyal güvencem yoktu, ilçeye doktora gitmeyi de göze alamıyordum. Bizimkiler “Bakkalda soğuklama iğnesi satılıyor. Yengenin eli pek hafiftir. Sabaha bir şeyciğin kalmaz” dediler. “Ben okumuş etmiş bir adamım yahu!” dedim. "Bakkalda satılan iğneyi olmam ben" diye itiraz ettim. Ama üçüncü günün sonunda hala yataktan kalkamayınca çaresiz “Getirin şu soğuklama iğnesini bari” dedim. İğneden yarım saat sonra “Enki çaydan bi tane de bana katın bakalım, börekler bitti mi?” deyince, herkes gülmeye başladı.
Değişen yıllarla birlikte tedaviler değişiyor ama galiba hastalıklar da değişiyor. Bu grip, Gripin tabletle geçecek bir hastalık değilmiş. Ömrü hayatımda hiçbir gribim bu kadar ağır geçmemişti. Virüs adeta bütün vücudumu ele geçirdi. Hiçbir organım beni dinlemiyordu. Neyse ki ilaç kutularının sonuna doğru kendimi biraz daha iyi hissediyorum. Sizlerden ırak olsun dilerim. Sevgilerimle.

Bu yazı 48 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum