Türk Milletinin, 'evet' ve 'hayır' diye ikiye bölünmesinin zamanı mıydı, bundan emin değilim.
Türk Milletinin, ağır bir darbe travmasından sonra 'hayat-memat' meselesi haline getirilen yeni anayasa'ya ihtiyacı var mıydı, emin değilim.
Türk toplumunun, iktidar-muhalefet olarak bütün enerjisini 'evet' ve 'hayır' kampanyalarına harcamasının yeri miydi, emin değilim.
Ama, emin olduğum ve tecrübeyle yaşadığım gerçekler var, onlardan adım gibi eminim.
Sıralayayım:
Üniversite öğrencilerinin, temel kültür seviyesi ve söz dağarcığı oldukça alt seviyelerde. Örnek olsun diye söyleyelim: İlber Ortaylı'yı tanımıyorlar. Mustafa Kutlu adını hiç duymamışlar. Ortaylı ve Kutlu adını duyan gençler, iki uzay yaratığından bahsedildiğini sanıyorlar, doğal olarak onların kitaplarından haberdar değiller.
Ders dinlemeyi ve not tutmayı sıkıcı buluyorlar. Sakız çiğneyerek ders dinliyorlar. Ders boyunca sürekli olarak telefonlarıyla meşgul oluyorlar. Kızlar, telefonlarının ekranlarındaki yansıma özelliğinden yararlanarak, onu ayna niyetine kullanıp başörtülerini düzeltiyor, dudaklarındaki ruju yeniliyor ve fısır fısır kendi aralarında konuşuyorlar.
Edebiyat öğrencilerinden şikâyet ettiğimi düşünmeyin.
Derdim şu: Bizler, Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri, on yıl öncesine kadar, ilk on binlik dilimden öğrenci alırdık. Sözel bölüm öğrencileri, düz lise, Anadolu Lisesi ve İmam Hatip Lisesi mezunları gelirdi. Onların da çoğunlukla ilk dört tercihleri arasında yer alırdı Türk Dili ve Edebiyatı. Şu anda, elli binle-yüz binlik dilimden öğrenci geliyor.
Şimdi soruyorum: Biz ne yaptık da hem liselerde hem de üniversitelerde böylesine bir eğitimsizlik ve kültürsüzlük açmazına dayandık?
Sürekli olarak bir şeyler yapılmaya çalışıldığını biliyorum. Ama, sürekli olarak değişen, kesilen, biçilen, arttırılan, eksiltilen kararlar, yönetmelikler kime göre, hangi plan ve programlara göre yapılıyor, bunu bilmiyorum.
Öğrenciler, en düşük puanı da alsa girebileceği bir bölüm ve ödeyebileceği bir harç miktarı buluyor.
Eğitim; derdi eğitim, kültür ve öğrenme olmayan genç kitlelere çok ucuz bırakılıyor. Böyle olduğu için de emek sarf etmenin, alın teri dökmenin gerekliliği ortadan kalkıyor.
Mezun olduğunda ise, herhangi bir derneğin veya parti gençlik kollarının himmetine sığınıyor. Dayısı olan, teyze aramaya gerek duymuyor. Senin cemaatinden, senin vakfından, senin cemiyetinden olanlar şube müdürü bile olabiliyorlar' Üniversitede kitap yüzü açmadan geçmiş olsa bile'
Liyakat, donanım ve şahsiyet dediğimiz 'insan varlığı', siyaset erbabınca yok ediliyor. İnsanlar, güç ve iktidar karşısında eğilerek aşınıyor, aşınarak eğiliyorlar.
Kültür, eğitim ve bilimsel alanlarda dünyanın hangi sıralamalarında ilk beşte veya ondayız?
Üniversite sınavlarında, sınava giren iki milyon yüz altmış iki bin adaydan, bir milyon dört yüz bini temel matematik ve fen testlerinin yer aldığı YGS 1 ve YGS 2'den 180 puan barajını aşamadı. Bu yarıdan fazla bir başarısızlık demek ve bu oran bize bir şey göstermiyor mu?
Gençlerin yarısı hiç entelektüel bir çaba peşinde olmamış; geriye kalanların çoğu da yukarıda anlattığım gibi derslerde sakız çiğneyen, ruj tazeleyen, pudra süren ve mütemadiyen telefonuyla meşgul öğrenciler olacak.
Ve bu yüzden, soruyorum 'evet' ve 'hayır'la neyi değiştireceğiz Allah aşkına?
Sihirli bir nefes mi üflenecek toplumu ve gençleri bulundukları seviyeden havalandıracak!
Peki kalkınmamız, gelişmemiz, teknolojik hamlelerimiz'
Hamaset üzerinden mi yürüyecek gemiler?
Geldik, dayandık işte.
Umutsuzum, hem de çok.
'Evet' veya 'hayır' dan ziyade eğitimsizlikten umutsuzum.
Beni korkutan bu. Eğitimsiz kitleler, sadece çıkarlarına yöneliyorlar.
Ülkenin geleceği, onların pek de umurunda olmuyor.
YORUMLAR