Dağlıca ve Iğdır Şehitlerine...
Türk Milletinin, akıllarını ve şuurlarını hiçbir yabancı güce ve emel sahibine teslim etmemiş evlatları yıllardan beri haykırdı ve haykırmaya devam ediyor: Ortada barış süreci falan yok, allanıp pullanarak, paravanaların arkalarına saklanarak yürütülen şey bir ihanet süreci. Bunun ihanet süreci olduğunu görmek için Mehmetlerimizin, yarbaylarımızın, polislerimizin ve onlarca sivilin canını vermesi mi gerekiyordu?
Şimdi zurnanın geldiği son notadayız. Mızrak çuvallardan karakollara, zırhlı askerî kamyonlara, surlara, taburlara değmeye başladı.
Savaşta mıyız yoksa ülkenin bir bölümünde başlatılan ve büyük şehirlerde devam ettirilmek istenen bir isyan karşısında mıyız?
Savaşta olsaydık, görüşmeler buzdolabına kaldırılmazdı; demek ki bütün barış görüşmeleri süresince verilen sözler vardı ve bunlar ortalık kan gölüne çevrilince beklemeye alındı, donduruldu.
O halde bu savaş değil! Ülkenin bir bölümünde Suriye benzeri kanton yapılanmaları kurmak isteyenler, özerkliklerini ilan edip kendi öz yönetimlerini oluşturmak isteyenler var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına da görünen ve görünmeyen birçok müzakere yapılmış.
Şimdi ne diyorlar?
Sözünüzde durun ve kantonlarımızı, özerkliklerimizi, öz yönetimlerimizi oluşturalım! Yoksa kötü olur!
Olacak olan o kötü başladı ve istedikleri veril(e)meyince isyan çıktı!
Sözün ve olanların açık seçik hükmü şudur: Kürt siyasi hareketi, şu anda Türk Devletine isyan etmektedir.
Kandil dahil bütün dış örümcek ağları, Türk ordusuna ve Türk Milletine verdirilebilecek en büyük zayiatları verdirmek için paçaları sıvamıştır.
O halde Türk Devleti bu isyanı bastırmak için kolları sıvamak mecburiyetindir.
Devlet, zafiyet ve cıvık bir merhametle yönetilen; olanları durmadan başka başka tevil eden bir anlayışla işleyen aygıt değildir. Bugün söylenen, yarın geçerli değildir; yarın söyleyeceğimiz de zaman boşluğuna düşecek anlayışı, devlet adamlığıyla bağdaşmayan bir anlayıştır. Devlet yönetimi yap-boz oyunu değildir.
Anlaşıldı, yap-bozlar çoğalıyor; ama kimsenin şehitlerin kanından istikrar tahvili elde etmeye hakkı yoktur, bu çok ucuz bir kağıt olur.
Hiçbir medenî devlet, başına musallat olan isyana müsamaha göstermez. Batı böyle yapıyor. Amerika böyle yapıyor, bütün isyanları dallanıp budaklanmadan, kimsenin gözünün yaşına bakmadan bastırıyorlar.
Bu isyanı, yeni yetme çocukların gelip geçici bir haşarılığı olarak görmek belki Sosyalist ve Marksist cepheden bakınca mümkündür. Ama Türk Milletinin ve Devletinin bekası cephesinden bakılırsa, her isyan bastırılır. Devletimizin ve milletimizin gücü buna yeter.
Yeter ki Türk Milletine doğrular anlatılsın. Milletin sessizliği, büyük ölçüde kafa karışıklığından gelmektedir. Öylesine yanlış yorumlar ve çeldirici tutumlarla karşı karşıya kalınmakta ki olup biteni anlamak ve algılamakta Türk halkı zorluk çekmektedir.
Artık anlamayı ve öğrenmeyi örten perdeler yırtılmıştır. Keşke Türk Milleti, gerçeği şehitlerimizin kanı üstünden anlamak zorunda kalmasaydı!
YORUMLAR