Ömrünün son bir buçuk yılını ciddi hastalığı ile birlikte geçirdi. Zaman zaman iyi oldu, idare etti. Kemoterapi aldığı zamanlar ise sarsıntılı geçiyordu. Son derece tevekkül sahibi, hayata bağlı, bir o kadar da Yaratana bağlı, samimi bir Anadolu Türk kadını idi. Annemden söz ediyorum.
Hastalığı dönemine iki Ramazan ayı denk geldi. Vazifelerini oturduğu yerden yapmaya çalışır, "neden bu böyle, neden ben" gibi itiraz isyan kokan söz etmezdi, etmedi. En çok oruç tutamadığına yanar, bedelini eksiksiz uygun yerlere versek de, gönlü tam teselli bulmazdı. Bana birkaç defa, son Ramazanlarda her gün ağlıyorum, biliyor musun diye söz etmişti. Oruç tutamamak bana ar ve ağır geliyor, derdi.
Bize hiç haram lokma yedirmedikleri için, sevgi, merhamet ve fedakârlık dolu hayatları ile örnek olan, üzerimizde çok duaları, hakları olan başta annem, babam, özelde ise ninemi (babaannem) hayırla çok anıyorum. Diğer aile büyüklerimiz de hakeza. Anadolu Türk insanının -tahsilleri az da olsa- irfan ve hikmet yüklü, sevgi ve şükür dolu hayatlarının yüzlerce, binlerce örneklerindendiler her biri.
Hastane bahçe ve koridorlarında anne, baba, dede, nine veya bir başkasını tekerlekli sandalye ile taşıyan birilerini her gördüğümde, içimde büyük bir saygı hissi doğar hep. Annemi de böyle - tedavi için- çok taşıdım hastanenin bahçe ve koridorlarında. Her seferinde, hayır dua eder; hastanede tanınıyor, biliniyor ve başka sebeplerden dolayı, çalışanlardan hakkımızda duydukları, onu çok mutlu ederdi.
Annelerin çocuklarından helâllik istemesi nasıl karmaşık bir duygudur, nasıl karşılık verilir, ben pek bilemedim. Pek çok kişinin annesi için böyle bir durumda verebilecekleri cevap gibi, ben de, anne öyle şey mi olur, senin hakkını biz zaten ödeyemeyiz. Yerden göğe helâl olsun. Esas sen helâl et, dedim. Ama yeterli bir karşılık mıydı, bilemedim.
Vefat ettiği gün, yırtılan barsağını onarmak için mecburi tek tedavi seçeneği olan ameliyata giderken "kaderde ne varsa o olacak" sözünü iki kez duydum ağzından. Büyük bir teslimiyet. Her gün dualarım onlara.
Bu ülkenin altı da üstü de güzel insanlarla dolu. Umutsuzluğa gerek yok. Maya var. Sadece bilim, sanat, akıl, adalet ve samimiyet. Yeni güzelliklerin olmamasi için, bence menfi bir sebep yok. Doğum bile sancı ile oluyor. Yeter ki anlayış, usül, çaba, sabır ve zaman.
YORUMLAR