Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

ssamiilker@gmail.com

Türkmenistan Gözlemleri-II

15 Aralık 2024 - 19:20 - Güncelleme: 15 Aralık 2024 - 19:21

ODAMIZ
15 katlı yeni, devlete ait Aşkabat Mihmandarhanesi'nde (misafirhane/konukevi) kalıyoruz. Otelde lobi ve her katın başındaki oturma grubunun üzerinde Türksoy'un dergileri ve açtığı yarışmalarla ortaya çıkan eserlerin basıldığı kitapları koymuşlar. Sağ olsunlar (onlar, "sağ bolsunlar" diyorlar) otel, ulaşım, yemek ve hatta uçak biletlerini Türkmenistan devleti karşıladı. Büyük lütuf. Odamız 14. katta. Uzak ülkelerden gelen 20 kadar konuğa bu katta oda tahsis etmişler. Şehir yeni. Eşim 1998 yılında Mahtumkulu Sempozyumuna görevli olarak gönderilmiş iki kişi kişiden (diğeri Prof. Dr. Mehmet Kara) biriydi. O zamanki haline göre çok büyümüş yenilenmiş diyor eşim Aşkabat için.
Çok geç yatınca erken de kalkamadık tabii ki. 1993'te TDK başkanı Ahmet Bican Ercilasun başkanlığında başlatılan Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü çalışmasına Türkmenistan’ı temsilen katılan, o zaman Ankara’da evimize de misafir olan Türk Dili bölümünde çalışan Jepbarmammet Goklenov (Cepbar bey) Gündoğar (Doğu) Dilleri Fakültesinde Türk Dili bölümü öğrencileriyle birlikte bizi bekliyor. Murat beyin bir arkadaşı bizi götürüyor okula özel aracı ile.
Okul kapısında Cepbar bey, bazı öğretim görevlileri ve idareciler tarafından karşılanıyoruz. Sarılıyoruz birbirimize. Epey kilo almış Cepbar bey. İki kat yukarı çıkıyoruz. Cepbar beye dizlerinin biraz zorluk çıkardığına şahit oluyoruz. Dizleri benim tıbbi lisanımla "Bize haksızlık yapmayın. Bizi ezen, yaralayan, hasar veren sahibimizdir" diye dert yanıyor. Birkaç kelime ile yaptığımız kilo vurgusunu, sınıfa varınca "Kilomdan ben de rahatsızım. Vermek istiyorum ama alan yok" diye bir espriyle geçiştiriyor.
TÜRK DİLİ ÖĞRENCİLERİ
20-25 kişilik bölmeleri olan bir yabancı dil laboratuvarındayız. Hava Lisesindeki günlerim geliyor hemen gözümün önüne. İngilizce konuların bir kısmını (benzer şekilde bölmeli, ilk defa gördüğümüz) dönen yuvarlak şeritli ses kayıt ve dinleme cihazlarını (teyp) kulaklık üzerinden dinlerdik. Bayan İngilizce öğretmenimiz dersin sonunda bazen bize Barış Manço 'nun yeni çıkan parçalarını dinletirdi.
Çoğunluk kız, arkada 2-3 tane erkek öğrenci de var. Hepsi kırmızı ağırlıklı, Türkmen motifleri de olan okul kıyafeti içinde, hepsi temiz yüzlü, heyecanlı, meraklı Türk Dili ve Edebiyatı öğrencileri. Birinci ve ikinci sınıf ağırlıklı imiş topluluk. Kızların hepsinin saçları uzun, ön iki yanda kalın örgülü. Bu yaygın bir gelenekmiş onlarda. Önlerinde bilgisayar ekranı ve kulaklıklar var. Hepsinin başlarında renkli Türkmen desenlerini işlendiği başlıklar var. Erkekler kısa düzgün tıraşlı ve kravatlılar.
BİZİ TANITIYOR
Cepbar bey (bizdeki Cabbar) önce bizi gençlere, bölümü de bize tanıtan bir konuşma yapıyor. Kendisi de Türk dünyası ortak alfabesi konusunda büyük emeği olan kişilerden. Onlar "elifbe" diyorlar alfabeye. Bizde de Latin alfabesine geçmeden önce de aynı ifade kullanılırmış. İki kız öğrenci ezberden Mahtumkulu 'nun iki şiirini okuyorlar.
Sonra Ayşe hanıma söz veriyor. O da gençlere ümit, öğrenme aşkı öğütleyen güzel bir konuşma yapıyor. Sonra bana söz veriliyor. Ben de teşekkür ettikten sonra bir soru ile başlıyorum. Mahtumkulu 'nun mezarı nerededir, soruma hemen birkaçı "İran'da" diye cevaplıyor. Bunun üzerine geçen yılki İran gezimizin programında yer alan Mahtumkulu 'nun mezarını ziyarete giderken yolun şiddetli yağış nedeniyle polis tarafından kapatıldığını, bu neden ulaşamadan geri döndüğümüzü anlatıyorum.
ORTAK DEĞERLER ORTAK BİLİNÇ
Buraların bizlerin de ata yurdu olduğunu söyleyip birkaç cümle ile geçen yılki iki haftalık İran gezimizden ve bu yıl gittiğimiz Altay, Hakasya, Tuva gezimiz ile buraların ortak yönlerinden söz ediyorum. En son da 5 gün önce Manisa İzmir yolunun üzerindeki devasa OBA Yörük Türkmen Kültür Merkezinin kıl çadırı ve içindeki kültürel müze eşyalarıyla burada gördüklerimizin aynı olduğunu söylüyorum. Ücret alınmadığını, karşılıksız ikramın, bölüşmenin, yardımın yaşayan insanlarımıza da gösterildiğini ifade ediyorum gençlere. Bölüşme paylaşma kültürünün bizim ayrılmaz bir vasfımız olduğunu anlatıyorum. İlgiyle dinliyorlar. Muhtemelen hayatları boyunca hatırlarında kalacak ilginç bir gündü yaşadıkları onlar için. Karşılıklı hediyeleşmelerden sonra okuldan ayrılıyoruz.
CEPBAR BEY VE AİLESİ
Cepbarmammet (Cabbarmehmet) Göklenov, Türklükbilim (Türkoloji) alanında çalışan çok yetkin bir öğretim üyesi, profesör Aşkabat'ta. Ortak Türk Alfabesi hazırlıklarına da temsilci. Halen 75 yaşında ve devlet üniversitesinde çalışıyor. Geldiğimiz gün bize D.Azadi Doğu(Gündoğar) Dilleri Fakültesinde bizi karşılayan, öğrencileriyle sohbet ettiren bey. Çok samimi, bilgili bir insan. Türkiye’den Ahmet Bican Ercilasun hocanın ona değer vermesi, kitap göndermesi de onun değerine işaret.
Bu arada Türkmenistan'dan akademisyen israf etmemek adına yaş haddi 75. Eğitim Fakültesinde ise tecrübenin önemi bakımından yaş haddi de yok. Üstelik emekli olmuş oradan maaşını alıyor, göreve devam ettiği için normal maaşını da. Tıp ve Eğitim dışındaki diğer alanlarda ise 60 imiş.
Dönüşten önceki iki akşam (5-6 Aralık) otelde ilkinde eşiyle, ikincisinde eşi, oğlu ve üç torunuyla ziyaret ettiler. İkinci gelişte eşime ve bana Türkmen Milli kıyafetlerinden birer giysi hediye getirmişler ve bizi gezdirme planını konuşmak istemişler. Ama bizim erpken dönecek olmamız nedeniyle, gerçekleşemedi. Torunları sıcacık, sevimli. Onlara Türk kardeşlerimizi görsünler, tanısında, sevsinler diye getirdim diyor. Şuur altına, bilince yatırım.
SAĞLIK
Güzel sohbetler oldu. Fakat ilk gün okulundaki sınıfa çıkarken zorlanan dizleri için birkaç kısa cümle söylemiştim kendisine. Burada da eklemek zorunda kaldım. Çünkü kendisi değerli bir insan ve maalesef çok şişman. Cabbar bey, sizin hasta olmamanız, yaşamanız lazım. Kendiniz, aileniz, ülkeniz ve öğrencileriniz için diyorum. Beslenme ile ilgili birkaç kısa cümleden sonra, “biz maalesef akşam yemeğini geç saatlerde ve çok zengin yiyoruz. Şimdiye kadar bana hiçbir hekim bu şekilde konuşmadı, bilgi vermedi” deyip, gayret edeceği konusunda ümit verdi. Eşi hanımefendi de onun kadar olmasa da kilolu idi.
RUSÇA KONUŞMAK MODAYDI
Rehberimizle her fırsatta ayaküstü konuşuyorum. Benim, burada Türk TV kanalları izlenebiliyor mu, soruma kısaca herkes seyrediyor şeklinde cevaplıyor. Hangileri diyorum, "TRT ve hemen hepsi diye sıralıyor. Özellikle gençler Türk dizilerini izliyorlar. Devlet buna izin veriyor. Gençlerin yüzde 85'i Türkiye Türkçesini konuşabiliyor. Olsun, çok iyi" diye ekliyor. Biz kardeşiz akrabayız diyor. Eskiden herkes Rusça konuşmaya çalıştırdı, modaydı. Şimdi ise Türkçe diyor. İngilizce dersimde bir öğrenci İngilizce soruma Türkçe cevap verince, "oğlum biz İngilizce dersindeyiz diyorum. Genç, "hocam Türkçe birinci dilimiz oldu" şeklinde cevaplıyor, gülüşüyoruz. Nereden nereye.
İLGİNÇ VE GÜZEL
Otelde asansörler hızlı ve sessiz. Kat numaralarında zemin 1 olarak kabul ediliyor. Yemekler kaliteli. Bizim yemek kültürümüzde aynı. Odamıza ikinci gün akşam girerken anahtar kapıyı bir türlü açmıyor. Bir sağ bir sola tekrar tekrar çevirirken en sonunda sağa çevrildiğinde açıldı. Öğrendik, anahtar sağa döndürülünce açılıyor. Kapının kilidi sağdaydı. Sadece bizim oda kapısı mı, genel miydi öğrenemedim.
Notlar:
1. Havalimanına ilk girişte rehberimiz bize bir "yerel Sim kart" verdi, kendisiyle haberleşmemiz için. Eşimin telefonuna taktık. Bu sistem ülke içi hep çalıştı. Benimki Türkiye kartı ile kaldı. 3. günün akşam saatlerine kadar otelin kablosuz (wifi) ağına bağlanıyoruz ama yurtdışı iletişim (bilgiağı) yoktu. Dolayısıyla sosyal medya ve memleket ile haberleşmek mümkün olamadı. Dahası Turkcell numaramı yurtdışına çıkarken -aslında açık- "paketiniz uygun değil, aşmamanız için kısıtlandı, 532'yle ücretsiz açtırabilirsiniz" mesajı geldi. Oradan 532 ile bağlantı mümkün değil. Sorunu aşmak için Google play'den VPN programları indirmek istedik bir otel görevlisinin yardımı ile, belli bir rakama kadar yüklenip orada kalıyor. Neticede, olmadı. 3. günün akşamı otel üzerinden WhatsApp ile evimizle görüntülü haberleşme ve sosyal medya imkanı açıldı. Gitmeden önce bilinip, varsa tedbir alınmalı. Sim kodlarınız (şifre) bir yerde yazılı olmalı. Açma kapama gerektiğinde hata olmasın diye. Unutulabiliyor. Hatta bir telefon bozulması, kaybı halinde aile bireylerinin ve ihtiyaç duyulan telefon numaraları bir yerde yazılı bulunmalı.
2. Dönüşte havalimanında beklerken birşeyler yenen içilen yerlerde fiyatlar çok ucuz. TL, Manat, Dolar geçiyor. Mesela bir fincan çay 10 TL idi.

Bu yazı 59 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum