Reklam
Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER

ssamiilker@gmail.com

Türkmenistan Gözlemleri-III

20 Aralık 2024 - 17:56 - Güncelleme: 20 Aralık 2024 - 17:57

TOPLANTI BAŞLIYOR
Aşkabat Mihmandarhanesi'nde epeyi erkence kalkıp 15.kattaki kahvaltıdan sonra lobide toplanıyor, sonra da bir minibüs ile yola çıkıyoruz. Yolda mum alevi veya bir merminin uç kısmına benzeyen şekliyle 15-20 katlı olduğunu düşündüğüm ve bir anıta benzettiğim yapının ne olduğunu soruyorum rehberimiz Murat beye. Orası Yıldız Oteli diyor.
Hemen yakındaki yine devasa anıtvari bir diğer yapıyı soruyorum. Geniş bir zemin katın üzerinde daha dar ikinci bir katın tepesinde yapılanmış devasa gri bir küre yer alıyor. Kürenin dört tarafı ile üstünde birer sekizgen oluşturan, ortası boş ve kürenin görülebilmesine izin veren kalın kare çerçeveleri ile ilginç tasarımlı bir yapı. Beyaz ve grinin tonları ile de çizgileri daha fark edilir olmuş. Burası Türkmenlerin "Baht Köşkü" dedikleri nikâh salonu imiş.
Türkmen Türkçesinde birçok kelime ağzın yuvarlak hal alması ve bazen dilin darlaşıp dudaklara doğru yaklaşması ile farklı özgün bir ses özelliği kazanıyor. Oooo, uuuu gibi sesler. Daha önce de ifade edildiği gibi, hep duyduğumuz bildiğimiz kelimeler. Bu bildik kelimeler biraz yuvarlanmış ve farklı yerlerde kullanılıyor. Bir rehberin açıklaması ile hepsi kısa zamanda öğrenilebilecek bir ağız/dil Türkmen Türkçesi.
DEVLETMEMMET AZADİ TÜRKMEN MİLLİ DÜNYA DİLLERİ ENSTİTÜ ÖNÜNDEYİZ
(Döwlemammet Azady Adındaky Türkmen Milli Dünya Dilleri Enstituty)
Binaya giriyoruz, bir kalabalık var. Üniversite rektörü, yardımcıları, görevli öğrenciler. Dahası milli kıyafet içindeki kızlı oğlanlı gençlerin fakültedeki her yabancı dil bölümünü temsilen onların milli tanıtıcı özgün kıyafetleri ve ellerinde o ülkenin bayrakları ile gösteri yapıyorlar. Çok renkli çok zevkli bir karşılama. Sarı renkte metal kullanılarak yapılmış millî desenler, motifler ön cephedeki sütunlara giydirilmiş. Bu haliyle binalar özgün vasıf kazanmış. Bazen hayıflanırım. 1950'lerden sonra bizde yapılmış binaların ne kadar sıradan ve zevksiz olduklarını düşünürüm. Önünde hatıra resim çektireceğimiz kaç eser gösterebiliriz?
Enstitü adını Mahtumkulu'nun babası Devletmemmet Azadi'den alıyor. Yeni Türkmen Latin alfabesi ile yazılış şekli şöyle: Döwletmammet Azady Adındaky Türkmen Millî Dünya Dilleri Enstituty. Türkmenler bizdeki Mehmet kelimesini Mammet/Memmet olarak kullanıyorlar. Kapıdan içeri giriyoruz. Sağda yere oturmuş millî kıyafetler içinde dutar (iki telli bağlama) ve rebap çalan (kabak kemaniye benziyor) 10-12 kişiden oluşan genç öğrenciler. Ortada rebap çalan genç aynı zamanda yüksek sesiyle Türkmen şarkıları söylüyor. Sağa doğru uzanan koridorda kumaş ve benzeri eserler işleyen, dokuyan, ören veya diken genç kızlar yere oturmuşlar, canlı manken vazifesindeler. Rengârenk muhteşem bir görüntü.
İleri uçta iki erkek öğrenci gümüş üzerine kuyum işi yapıyorlar. Gençler ortada görülen takılar için "bunlar Mahtumkulu'nun ürettiği takı modelleri, hepsini o hazırlamış" diyorlar. Mahtumkulu kuyumcu mu idi soruma, evet diyorlar. Gümüş takılar tasarlar, üretirmiş. "Menli"adlı bir sevdiği vardır, ama kavuşamazlar. Öylece başlayor bir şiir yazma dönemi, diye de ekliyorlar. Mahtumkulu'nun babası da şairdir.
NEDEN MAHTUMKULU?
Sol koridorda da Mahtumkulu ile ilgili enstitü tarafından basılmış kitaplar yer alıyor. Mahtumkulu 18. yüzyılda yaşamış Türkmen bir mutasavvıf şair olup, eserleriyle Türkmen Türkçesinin yazı dili olmasında çok büyük rol oynamıştır. Ayrıca Türkmenlere verdiği öğüt ve tavsiyelerle, birlik olmalarında etkin olmuştur. Türkiye’nin Yunus Emre'si, Türkistan'ın Ahmet Yesevi'si, Rusların Puşkin'i ne ise Mahtumkulu da Türkmenler için odur diyebiliriz.
TOPLANTI SALONU
Konuşmacı konuklar 8-9 kişi. Başlangıçtaki tanıtım filminde de birçoğunu görüyoruz. Belli ki davet edilenlerin bazıları burada daha önce görevli olarak çalışmışlar. Sırasıyla dil öğretimiyle ilgili konuşmalarını yapıyorlar. Salon dolu.
Mahtumkulu hakkında bir Masabaşı Çalışması (yuvarlak masabaşı çalıştayı) yapılacak öğleden sonra. Dil öğrencisi görevliler her köşede hazır, mihmandarlık yapıyorlar. Her kişi ve grup için vazifeli yardımcı genç öğretmen, öğrenci veya öğretim görevlisi var. Hepsi tertemiz giyinmişler. Bayanlar rengârenk motifli giysiler içindeler, yüzleri sade, makyaj hiç denecek kadar az. Etekler uzun, giysiler mavi, yeşil, siyah, kırmızı dolgun koyu renklerde. Yaka çevresi, ceket veya giysilerin ön kenarları küçük minyatür motiflerle dolu bir şeritle süslenmiş. Başlarında saçlarının ön perçemleri açık, renkli desenli başörtüleri var. Erkekler siyah beyaz giyinmişler. Kravatlı, kısa saçlı ve başlarında motifli Türkmen başlıkları takıyorlar.
MASABAŞI ÇALIŞMASI
Oda orta büyüklükte, açık renk boyalı, karşı sağ köşede Mahtumkulu'nun, solda ise babası Devletmemmed Azadi'nin resimleri var. Ortada oval beyaz bir masa etrafına konuşmacılar Özbek, Tatar (Rusya), Türkmen, bizler ve kurumda çalışan öğretim görevlileri oturmuşlar. Dokunmatik ekran kullanarak konuşmalarını yapıyorlar. Uzaktan konuşmacı varsa, ekrandan katılabiliyor toplantıya.
Önce üç Türkmen bayan konuşmacı sırayla konuştular Mahtumkulu, dil ve edebiyat hakkında. Ayşe hanımın konuşmasından sonra bana da konuşmak için davet geldi. Ben dilci değilim desem de, Ayşe hanım "Bir şeyler söyle " deyince kalktım, doğaçlama, dünkü Türk Dili ve Edebiyatı öğrencilerine yaptığım konuşma çerçevesinde, fakat biraz daha kapsamlı bir konuşma yaptım. İran, Altay, Hakasya, Tuva, Türkiye ve Türkmenistan çerçevesinde ortak değerlerdi bakış açım.Gördüklerim ve bildiklerimle ilgili mukayeseli konuştum.
ÖZBEK VE TÜRKMEN HANIM KONUŞMACILAR
Sonra kürsüye gelen Özbek hanım, bana dönerek tıpçı olduğunuzu söylemeseydiniz sizi bir Türkolog sanırdım deyip teşekkür etti. Estağfurullah, sadece ilgili ve meraklıyım dedim.
Türkmen bir konuşmacı, Sovyet döneminin tek faydası, Türkmen’e başta Rusça olmak üzere yabancı dil öğrenme fırsatı sundu, dedi. Devamında; Türkmenler, günlük hayatlarında (kıyafet, komşu, akraba ilişkileri, ata düşkünlükte) tarihe bağlılıklarını Türkiye'ye ve diğer bölgelere göre yoğun yaşıyorlar. Kişi adlarında da sizlere göre tarihi adları daha çok tercih ediyoruz diyor Türkmen öğretim görevlisi. Düşünüyorum, haklı. Son yıllarda sözde dini hassasiyet gösterenlerde çok saçma, anlamını bilmeden verilen çocuk adlarına, o dilin sahipleri bile tebessüm ediyorlar, böyle ad mı olur diye. Diğer taraftan yine sözde seküler kesimde de aynı sıradanlık, özensizlik bir başka boyutta.
TÜRK TAKIMLARI
Yuvarlak masabaşı çalışmasındayız. Ben dinleyiciyim. Yanımdaki genç Türkmen bana doğru eğilerek kulağıma, hangi takımı tutuyorsunuz, dedi. Biraz tereddütten sonra, tuttuğum bir takım yok, Türkiye milli takımını tutuyorum. O hemen "ben Fenerbahçeliyim" diyor. Türk takımlarının fanatikleri varmış burada. Bir başkası farklı bir yerde " Falan arkadaşım var. Fanatik Galatasaraylıdır. Derbi maçlarında ailece sarı kırmızı formaları giyip televizyonun karşısına geçerler" diyor. Türkiye yakın uzak çevresine hakkıyla farkında olmadığı etkiye sahip. Köklerine dair bilgisizlik ve gafletiyle de -gerçi biraz o ölü toprağını üzerimizden atmaya başlasak da- ilginç bir ülkeyiz. Türkiye Türkiye'den çok daha büyük çünkü. Sadece bizim futbol takımlarının taraftarları nerelerde var, bunu bilsek, gönül coğrafyamızın sınırlarını da görmüş oluruz.
YAZMAK
Orada görüştüğümüz gencecik temiz, dürüst, çalışkan insanların gözünden Türkiye ve Türk dünyasına, hatta dünyaya bakış ve görüşlerini öğrendikçe yeni bir birlik (devlet değil) döneminin güçlü bir şekilde gelmekte olduğunu görüyorsunuz. Türkler her zaman dünyada vicdan ve merhametin mayası olmuş ve oluyorlar da. Bunu geçmişte Kırım'da, Kazakistan’da, İran'da, Altay-Hakasya-Tuva'da, Suriye'de, Azerbaycan 'da, Balkanlarda ve burada Türkmenistan'da da canlı bir şekilde görüp şahit oluyoruz. O yüzden doğuyu da batıyı da tarihi, coğrafyası, kültürü ile tanımalıyız derim. Hem gezmeli hem okumalı hem de gördüklerimizi günlük tutarak yazıya döndürmeli ki millî ve evrensel hafıza güçlü kalsın.

Bu yazı 75 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum