AHMET ÇAÇUR (Yazar)
1964 yılında Gördes’te dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu Kayacık’ta okudu. Ortaöğretimini Akhisar Lisesi’nde tamamladı. Eskişehir Üniversitesi İktisat ve İşletme Fakültesi’ni bitirdi. 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde başladığı memuriyet hayatına, halen Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı’nda idari personel olarak devam etmektedir.
Yazarın “Toprağın İnsanları” ve “Musa” isimli iki kitabı yayımlanmıştır. Evli ve üç çocuk sahibidir.
***
“Üzerinde yaşadıkları topraklarda, gün gelir sevincin yerini hüzün, umudun yerini kaygılar alır. Köylerden şehirlere göç başlar… Bu kitapta, toprağından kopmak zorunda kalan insanların geride bıraktıkları hikâyelerini bulacaksınız.” Toprağın İnsanları
***
“… hepsi gerçek hayata dayanan hikâyeleştirilmiş yazılar. Çocukluğunun, gençliğinin geçtiği, halâ bağının sürdüğü, bir zamanlar belediyelik olan, Gördes'in tarihi Kayacık beldesinden insan manzaraları. Olaylar, tecrübeler, acılar, gelenekler, sözler, deyimler. Edebi üslubu güzel, akıcı bir eser.
Ama okurken derin bir şekilde hissettiğiniz fakirlik, yoksulluk, çaresizlik tabloları, köyleri boşaltan sistem basiretsizlikleri içinizi acıtıyor. Yazar, olayları hiç abartmamış. Toplumun temel değerlerine saygılı, Türkçenin bölgede kullanışını da bir zenginlik olarak güzel işlemiş. Az bilinen, unutulmaya yüz tutmuş kelimeleri hiç ihmal etmemiş.” Prof. Dr. S.Sami İlker’in (Toprağın İnsanları kitabı hakkında) 17.11.2024 tarihli ‘Tecrübe Hayatı Öğrenmektir’ başlıklı yazısından.
***
“Beni hırsız tutun, yetmedi öldüresiye dövdürdün. … Ben hırsız değilim, bugüne kadar boğazımdan haram lokma geçmedi. Esas hırsız sen ve adamların. Bu köydekiler de civar köylerde yaşayanlar da senin ne mal olduğunu biliyor. Sana muhtaç olduklarından ve korktuklarından seslerini çıkaramıyorlar. Buraya gelmeyecektin Muhtar Sefer! Evimin kapısını tekmeyle açmayacaktın!
…
Musa’ya doğru bir adım atacaktı ki Musa belindeki silahı çekti, doğrulttu, göz göze geldiler. Musa’nın bakışları Muhtar Sefer’e buraya gelmesinin büyük hata olduğunu söylüyordu. Musa, Muhtar’a doğrulttuğu silahı ateşledi. Üç el ateş etti. Silahın çıkardığı ses, evlerin duvarlarını çarpa çarpa köyün sokaklarında yankılandı.
Köyün Yetim Musa’sı on beş yaşında Katil Musa olmuştu. …Musa’nın yaşama tutunma çabasını ve köylülerin yüzyıllardır peşlerini bırakmayan yoksunluğa karşı verdikleri mücadelenin hikâyesini bulacaksınız.” Musa
AHMET BÜKE (Yazar)
1970 yılında Manisa’nın Gördes ilçesinde doğdu. 1981’de Gördes Beşeylül İlkokulu’nu, 1984’te Gördes Ortaokulu’nu bitirdi. 1996’da Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun oldu. Evli olan Büke, İzmir’de yaşamaktadır.
Eserleri çeşitli ödüllere layık görülen Ahmet Büke, Ölümsüz Öyküler Yayınevi’nin düzenlediği “Xasiork 2002” adlı kısa öykü yarışmasında “Kayıp Dua Kitabı”yla birinci oldu. 2007’de Foça Deniz Öyküleri yarışmasında üçüncü oldu. 2008’de Alnı Mavide kitabıyla Oğuz Atay öykü ödülünü, 2011’de Kumrunun Günlüğü’yle Sait Faik Hikâye Armağanını, 2013’te Mevzumuz Derin romanıyla Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin roman ödülünü, 2015’te İnsan Kendine de İyi Gelir’le, Dünya Kitap dergisinin yılın telif kitabı ödülünü kazandı.
Ahmet Büke, öykü yazmaya otuz iki yaşında ve internet aracılığıyla başlamıştır. 2001-2002 yıllarında Necdet Şen’in yönettiği Derkenar adlı internet sitesi yazarlığa başlama serüveninde ilk adımdır. Daha sonra edebiyat dergilerinde de yazmaya başlayan Büke’nin ilk öyküsü olan “Karaerik Yazı”, 2005 yılında E dergisinde yayınlanmıştır. İlerleyen dönemlerde yazarın öyküleri E, Adam Öykü, Patika, Notos, İzafi ve Özgür Edebiyat dergilerinde sıklıkla görülmüştür. ON8 Blog’da “Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi” başlığı altında öyküleri yayımlanmıştır. Öykü türündeki İzmir Postası’nın Adamları, Çiğdem Külahı, Alnı Mavide, Kumrunun Gördüğü, Ekmek ve Zeytin, Cazibe İstasyonu adlı ilk eserleriyle edebiyat dünyasında dikkati üzerine çekmiştir. Öykü alanında tanınan yazar, 2021'de Deli İbram Divanı adlı ilk romanını çıkarır. Deli İbram Divanı adlı romanı, 2022 Vedat Türkali En İyi Roman Ödülü’ne değer görülen yazar, Babaannem, Kurbağalar ve Hayat adlı son romanında ise, bir çocuğun babaannesiyle geçirdiği, sürprizlerle dolu günlerini anlatır.
Ahmet Büke’nin öykülerinde “kötülük, cinayetler, çocukluk, açlık ve yoksulluk sıkça işlenen konular arasındadır.” İzmir ve çevresini eserlerinde sıkça işleyen, edebiyatın insanı ve dünyayı değiştireceğine inanan, “politikayı ve politikleşmeyi dışlayan bir edebiyatı” kendisine yakın bulmayan Büke, toplumsal problemlere, siyasi ve politik meselelere değinen öyküler kaleme almıştır.
Ödüllü sinema yönetmeni ve senarist Özcan Alper’in üçüncü filmi olan ‘Rüzgarın Hatıraları’ filminin senaryosunu Özcan Alper ile birlikte yazan Büke, son olarak Emre Yeksan’ın ilk uzun metraj filmi olan ‘Körfez’in senaryosunu da yönetmenle birlikte kaleme aldı.
Başlıca Eserleri
1964 yılında Gördes’te dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu Kayacık’ta okudu. Ortaöğretimini Akhisar Lisesi’nde tamamladı. Eskişehir Üniversitesi İktisat ve İşletme Fakültesi’ni bitirdi. 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde başladığı memuriyet hayatına, halen Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı’nda idari personel olarak devam etmektedir.
Yazarın “Toprağın İnsanları” ve “Musa” isimli iki kitabı yayımlanmıştır. Evli ve üç çocuk sahibidir.
***
“Üzerinde yaşadıkları topraklarda, gün gelir sevincin yerini hüzün, umudun yerini kaygılar alır. Köylerden şehirlere göç başlar… Bu kitapta, toprağından kopmak zorunda kalan insanların geride bıraktıkları hikâyelerini bulacaksınız.” Toprağın İnsanları
***
“… hepsi gerçek hayata dayanan hikâyeleştirilmiş yazılar. Çocukluğunun, gençliğinin geçtiği, halâ bağının sürdüğü, bir zamanlar belediyelik olan, Gördes'in tarihi Kayacık beldesinden insan manzaraları. Olaylar, tecrübeler, acılar, gelenekler, sözler, deyimler. Edebi üslubu güzel, akıcı bir eser.
Ama okurken derin bir şekilde hissettiğiniz fakirlik, yoksulluk, çaresizlik tabloları, köyleri boşaltan sistem basiretsizlikleri içinizi acıtıyor. Yazar, olayları hiç abartmamış. Toplumun temel değerlerine saygılı, Türkçenin bölgede kullanışını da bir zenginlik olarak güzel işlemiş. Az bilinen, unutulmaya yüz tutmuş kelimeleri hiç ihmal etmemiş.” Prof. Dr. S.Sami İlker’in (Toprağın İnsanları kitabı hakkında) 17.11.2024 tarihli ‘Tecrübe Hayatı Öğrenmektir’ başlıklı yazısından.
***
“Beni hırsız tutun, yetmedi öldüresiye dövdürdün. … Ben hırsız değilim, bugüne kadar boğazımdan haram lokma geçmedi. Esas hırsız sen ve adamların. Bu köydekiler de civar köylerde yaşayanlar da senin ne mal olduğunu biliyor. Sana muhtaç olduklarından ve korktuklarından seslerini çıkaramıyorlar. Buraya gelmeyecektin Muhtar Sefer! Evimin kapısını tekmeyle açmayacaktın!
…
Musa’ya doğru bir adım atacaktı ki Musa belindeki silahı çekti, doğrulttu, göz göze geldiler. Musa’nın bakışları Muhtar Sefer’e buraya gelmesinin büyük hata olduğunu söylüyordu. Musa, Muhtar’a doğrulttuğu silahı ateşledi. Üç el ateş etti. Silahın çıkardığı ses, evlerin duvarlarını çarpa çarpa köyün sokaklarında yankılandı.
Köyün Yetim Musa’sı on beş yaşında Katil Musa olmuştu. …Musa’nın yaşama tutunma çabasını ve köylülerin yüzyıllardır peşlerini bırakmayan yoksunluğa karşı verdikleri mücadelenin hikâyesini bulacaksınız.” Musa
AHMET BÜKE (Yazar)
1970 yılında Manisa’nın Gördes ilçesinde doğdu. 1981’de Gördes Beşeylül İlkokulu’nu, 1984’te Gördes Ortaokulu’nu bitirdi. 1996’da Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun oldu. Evli olan Büke, İzmir’de yaşamaktadır.
Eserleri çeşitli ödüllere layık görülen Ahmet Büke, Ölümsüz Öyküler Yayınevi’nin düzenlediği “Xasiork 2002” adlı kısa öykü yarışmasında “Kayıp Dua Kitabı”yla birinci oldu. 2007’de Foça Deniz Öyküleri yarışmasında üçüncü oldu. 2008’de Alnı Mavide kitabıyla Oğuz Atay öykü ödülünü, 2011’de Kumrunun Günlüğü’yle Sait Faik Hikâye Armağanını, 2013’te Mevzumuz Derin romanıyla Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin roman ödülünü, 2015’te İnsan Kendine de İyi Gelir’le, Dünya Kitap dergisinin yılın telif kitabı ödülünü kazandı.
Ahmet Büke, öykü yazmaya otuz iki yaşında ve internet aracılığıyla başlamıştır. 2001-2002 yıllarında Necdet Şen’in yönettiği Derkenar adlı internet sitesi yazarlığa başlama serüveninde ilk adımdır. Daha sonra edebiyat dergilerinde de yazmaya başlayan Büke’nin ilk öyküsü olan “Karaerik Yazı”, 2005 yılında E dergisinde yayınlanmıştır. İlerleyen dönemlerde yazarın öyküleri E, Adam Öykü, Patika, Notos, İzafi ve Özgür Edebiyat dergilerinde sıklıkla görülmüştür. ON8 Blog’da “Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi” başlığı altında öyküleri yayımlanmıştır. Öykü türündeki İzmir Postası’nın Adamları, Çiğdem Külahı, Alnı Mavide, Kumrunun Gördüğü, Ekmek ve Zeytin, Cazibe İstasyonu adlı ilk eserleriyle edebiyat dünyasında dikkati üzerine çekmiştir. Öykü alanında tanınan yazar, 2021'de Deli İbram Divanı adlı ilk romanını çıkarır. Deli İbram Divanı adlı romanı, 2022 Vedat Türkali En İyi Roman Ödülü’ne değer görülen yazar, Babaannem, Kurbağalar ve Hayat adlı son romanında ise, bir çocuğun babaannesiyle geçirdiği, sürprizlerle dolu günlerini anlatır.
Ahmet Büke’nin öykülerinde “kötülük, cinayetler, çocukluk, açlık ve yoksulluk sıkça işlenen konular arasındadır.” İzmir ve çevresini eserlerinde sıkça işleyen, edebiyatın insanı ve dünyayı değiştireceğine inanan, “politikayı ve politikleşmeyi dışlayan bir edebiyatı” kendisine yakın bulmayan Büke, toplumsal problemlere, siyasi ve politik meselelere değinen öyküler kaleme almıştır.
Ödüllü sinema yönetmeni ve senarist Özcan Alper’in üçüncü filmi olan ‘Rüzgarın Hatıraları’ filminin senaryosunu Özcan Alper ile birlikte yazan Büke, son olarak Emre Yeksan’ın ilk uzun metraj filmi olan ‘Körfez’in senaryosunu da yönetmenle birlikte kaleme aldı.
Başlıca Eserleri
İzmir Postası'nın Adamları
Çiğdem Külahı
Alnı Mavide
Kumrunun Gördüğü
Ekmek ve Zeytin
Cazibe İstasyonu
Mevzumuz Derin
Yüklük
İnsan Kendine de İyi Gelir
100 Tuhaf Kitap
Gizli Sevenler Cemiyeti
Eyvah Babam Şiir Yazıyor!
Gökçe’nin Yolu
Deli İbram Divanı
Babaannem, Kurbağalar ve Hayat
Şen Denizler
Annemle Uzayda
Paspas Tepemde Kapiş Paçamda
Neşeli Günler
Varamayan
Çayırın En Tuhaf Yuvası
***
“Öykü, tüm fazlalıklarından arınmış, rafine bir hikâye. Büke, uzun ve dolaylı cümleler yerine öze odaklanan yalın cümleleriyle okuru kurgunun içine alarak Ahmet’in yolculuğuna dahil ediyor. Ahmet’in öfkeden yoksunluğu, tedirginliği, ne yapacağını bilmezliği okura öfke ve üzüntü olarak yansıyor. Öykü bittiğinde insan boğazında bir yumru ile Ahmet’in başına gelecekleri düşünürken buluyor kendini.
…
İkinci kısmın öyküleri çok daha kısa ve vurucu öyküler. Bu hikâyelerde yazar ne kadar az şey yazmışsa o kadar çok şey anlatmış gibi hissettim ben bir okur olarak. Üslubu akıcı ve sade bir şekilde devam ederken, birçok anlatım biçimi denenmiş. Her bir öykü genişleyip romanlaşacak kadar sağlam bir kurguya sahip. Üstelik her hikâyenin de bir derdi var. Maden işçilerinden, yoksulluk ve açlıktan, annelikten, aşktan ve daha birçok şeyden bahsedilmiş. Her bir öykü benim için çok özel olsa da bazılarının yeri kalbimde ayrı. Bunlardan biri, ‘Ejderha’nın Endişesi’ Üç farklı bakış açısı ile yazılan bu öykü, zengin betimlemeleriyle işsizlik ve yoksulluktan bahsederken, tekir bir kedi de konuya dahiledilmiş. Ancak hayvanları izleyen, seven ve ciddiye alan insanlar hikâyelerinde onlardan bahseder ki bu tür hikâyeler benim için çok başka bir yerdedir.” ‘Varamayan’ Öykü Kitabı İncelemesi Ayşenur Kıvanç Üstüntaş
***
“Yazar, romanda adeta mimar titizliğinde çalışmış. Her ne kadar hikâyeyi besleyen karakterlerin karanlıkta kalmış kısımları okuyucu ile buluşmasa da karakterlerin yaşadıkları oldukça çarpıcı. Ada’dan İzmir’e geçen kısmı okurken kitabın ne ara bittiğini fark etmedim, bu önemli bir akışkanlık olmasına rağmen o büyülü gerçekten çıkıp bir anda suya kapılma hissi de sarsıcı. Keşke adanın büyülü alanında biraz daha kalabilseydik dedirtiyor okuyucuya. Ahmet Büke, anlatılması zor bir hikâyeyi ustalıkla yürütmüş.” ‘Deli İbram Divanı’ Ve Bir Ada Hikâyesi, Yasemin Seven Erangin
***
“Ana-baba toprağı vardır onun öykülerinde. Kendi yaşamına da hâkim olduğumuzda Büke’nin, bu bağın nasıl bir bağ olduğunu çok rahat bir şekilde gözlemlemekte ve eserlerindeki etkisine şahit olmaktayız. Memleketi Gördes’e sık sık giden ve geleneğin etki altında bırakıldığı sinilerle yemek yiyen bir Ahmet Büke… Bağlarını ana ocağından koparmayan ve bunu sıkı tutmaya çalışan bir yazar. Öykülerinde, romanlarında bu denli iyi olabilmesini buralara bağlamak yanlış olmayacaktır. Büke, ebedileşmek için ezeli olana tutunmaktadır ve tutunma da Ahmet Büke’yi ileriki yıllarda klasikler arasına koyacaktır.
Mavi, ev, köşeye atılmış insanlar. Mavi, günlük hayatın sıradan yaşamına karşı kurgulanmış hayali olaylar; ev, sığınağımız hatta özgürlüğümüz; köşeye atılmış insanlarsa, sıradan hayattan atmak istemeyip de atamadığımız problemler ve kaçamadıklarımızdır. Sıradan olayların hiç göremediğimiz bazı noktalarını daha iyi anlamak ve giz içinde kalan yönlerini anlamlandırmak adına Alnı Mavide’yi tüm okuyuculara önerir ve Büke’nin dünyasını tanımaya davet ederim.” ‘Alnı Mavide’ Adlı Esere Kavramsal Açıdan Tematik Bir Bakış, Fatma Ozan
YORUMLAR