Emekli Jokey
Veliefendi Hipodrumu’nda at biniciliği yapmış ve birçok yarış kazanmış bir jokey varmış. Emekli olunca memleketi Rize’nin bir yaylasına ev yapmış ve oraya yerleşmiş.
Televizyonda, Büyükada’daki faytonların yerini akülü araçların alacağı haberini izlerken aklına bir fikir gelir ve bu atlarından birini yaylaya getirmeye karar verir. Böylelikle hem onu korumuş olur hem de onunla şehre inmeyi düşünmüş.
Görüşmeler sonunda bir atı Büyükada’dan Anadolu yakasına, oradan da yaylaya taşımış. Yaylaya iki kilometre kala bir yanı uçurum olan ve sadece bir insanın yürüyebileceği patikadan geçerken zorlanmışlar.
Atın ortama ve sahibine yabancı olması, bu zorluğu daha da artırmış. Bir zaman sonra, at ona alışmış. Sahibini görünce şaha kalkıp başını omzuna koyuyormuş.
Aralarında inanılmaz bir dostluk oluşmuş.
Derken o kış, çok kar yağmış ve emekli jokey, aniden bastıran kışa hazırlıksız yakalanmış. Şehre inip, kışı geçirecek miktarda erzak almayı düşünmüş.
Atıyla zor bir yolculuk olacaktı ama sonuçta tecrübe sahibi iyi bir jokeydi. Yayladan şehre inmek kolay olmuş.
İhtiyaçlarını temin etmiş ve kamçısını hafifçe ata dokundurup yayla yolunu tutmuş. Nihayet yaylaya iki kilometre kala bir yanı uçurum olan patika yola gelmişler.
Burada yavaş ve daha dikkatli geçmek gerektiğini düşünmüş. Biraz ilerleyen at, karlarla kaplı boşluk yere adımını atmasıyla kayması bir olmuş. Tehlikeyi sezinleyen Emekli Jokey, kamçıyla hızla ata vurmaya başlamış. Bu denli acıtıcı kamçı darbelerine maruz kalmamış olan at, neye uğradığını şaşırmış.
Büyük bağrışlar arasında at ve sahibi uçuruma yuvarlanmaktan kurtulmuşlar. Emekli Jokey derin bir nefes almış. Ve inip atını biraz dinlendirip, her zamanki gibi başını omzuna alıp sevmiş onu.
Neyse ki at, durumun şokunu atlatmış. Ve sanki bir şeyler söyler gibi başını aşağı, yukarı sallayıp rahatlamış.
Sahibi bir daha yağmurlu ve karlı havalarda atıyla şehre inmemeye karar vermiş. Bu hikâyede iki bakış açısı ortaya çıkar. Biri jokeyin diğeri ise atın bakış açısı…
Jokey, atını çok sevmekte ve atın uçuruma düşmesini engelleyen kırbaç darbeleri nefretten değil, sevgiden… Bu yüzden onun bakış açısında tuhaflık yok…
Tuhaflık, atın bakış açısında…
Ve atın bakış açısıyla bakılırsa olayın gerçekliği ortaya çıkmaz. Bu yüzden olaylara farklı bakış açılarından bakmalı… Tıpkı bu at gibi insan boşluğa düşüp acı çektiği anlarda ruhuna inen kırbaç darbeleri onun için bir kurtuluş olabilir.
Bu durumu yaratıcının bir öfkesi değil, sevgi ve merhameti olduğu düşünülebilir…
Her zorluk, insanın Allah’ın sevgi ve merhametine ihtiyacı olduğunu gösterir.
Bu ihtiyacı dualarla birlikte atın mücadelesindeki çabayı göstererek gidermeli…
Unutmayalım ki, bazı fırtınalar hayatımızı bozmak için değil, yolumuzu temizlemek içindir…
YORUMLAR