Çin'in bir köyünde yaşlı fakir bir adam varmış.
İmparatorun bile kıskandığı dillere destan beyaz atına imparator çok para teklif etse de yaşlı adam onu satmaya yanaşmamış.
“Bu benim için yalnızca bir at değil, bir dost, insan dostunu satar mı?” demiş.
Bir sabah bakmış ki, at ahırda yok.
Olayı duyan köylüler, ihtiyarın başına toplanmışlar.
“Ah ihtiyar, ah! Bu atı sana bırakmayacakları, onu senden çalacakları belliydi. Atı imparatora satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın!” demişler.
İhtiyar:
“Karar vermek için acele etmeyin. Sadece at kayıp deyin, ondan ötesi sizin yorumunuz.” demiş.
Köylüler ihtiyarın bu tavrına gülmüşler.
Aradan on beş gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş.
Meğer atı çalınmamış, kendi kendine dağlara gitmiş. Dönerken de, vadideki on iki yabani atı peşine takıp getirmiş.
Köylüler, durumu görünce ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler.
“Karar vermekten aceleci davrandık, sen haklı çıktın, bayağı zengin oldun!” demişler.
İhtiyar:
“Karar vermek için yine acele ediyorsunuz. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Ondan ötesinin ne olacağını henüz bilmiyoruz.”demiş.
Bir hafta geçmeden, evin geçimini sağlayan ihtiyarın tek oğlu vahşi atları terbiye ederken attan düşüp ayağını kırmış.
Köylüler yine gelip ihtiyara:
“Bu atlar yüzünden oğlun ayağını kırdı, sana bakacak kimsen de yok, eskisinden daha fakir ve zavallı olacaksın!” demişler.
İhtiyar, sakinlikle:
“Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz! Acele etmeyin. Sadece yaşlı adamın oğlunun bacağı kırıldı, deyin. Görünürdeki gerçek bu ve ondan ötesinin ne olacağını bilmiyoruz.” demiş.
Birkaç hafta sonra, düşman bu ihtiyarın ülkesine saldırmış.
İmparator da bu köyde ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışındaki bütün gençleri askere almış.
Köylüler, ihtiyara gelip:
“Yine haklı çıktın. Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki bir daha köye dönemeyecekler.” demişler.
İhtiyar tebessümle köylülere:
“Siz erken karar vermeye devam edin!” demiş.
“Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bildiğimiz bir gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde.”
Hikâye bu ya!
Erken karar verme alışkanlığı zihinsel bir güçsüzlük…
Bilgeliğin davranışa dönüştüğü bir zihin karar vermekte acele etmez, geleceği doğru okur, adımlarını ona göre atar ve nereye, niçin bastığının farkındadır hep…
Yarınların neleri getireceğini, neleri bitireceğini insan bilemez ancak olması gereken olumlu hissiyatlarla zihinleri süslemeli ve davranışa dönüştürmeli…
YORUMLAR