İnsan, kurduğu ilişkiyle hayatı sürükler…
Kendini gerçekleştirir ve toplumsallaşır…
Bunu iki şey için yapar:
Birey olduğunun farkında olmak…
Diyaloglarla kültürün devamlılığını sağlamak…
Bunlar, aynı zamanda bulunduğu topluma aidiyetlik duygusu kazandırır.
Din, sanat, dil, örf ve gelenek, kültür sayesinde zamanda akar…
Bunlar, toplumun değişmez yüzü…
Bir de değişen yüzü var…
Adam öldürmek ve hırsızlığın kötü, anne ve babaya saygı toplumların değişmez yüzü…
Bunlar iç dünyada saklı doğal ahlak ilkeleri…
Değişen şey, kültürel öğeler…
Ve dini anlam yüklenmiş gelenek ve görenekler…
İnsan, bunlarla dengeli yaşamın peşinde…
Temel gayesi, uyum ve dengeyi sağlayacak ahlaki davranışlar sergilemek…
Çünkü dengesizlik ve uyumsuzluk, kaos…
Bunun için istenen, insanın değişmez, ortak doğası ve ahlakı üzerine bir düzen kurma…
Bu düzen kurma eylemi onun sorumluluk bilinci…
Bu bilinç sayesinde toplumu aşan istek ve arzulara sınır tutar.
Eğitim ve öğretim ile…
Bu eğitim ayrık değil, bileşik eğitim şeklinde…
Ayrık eğitimde, hayata dair her şey, ahlaktan ayrı bir şekilde değerlendirilir.
Bileşik eğitimde ise ahlak ile eğitim iç içe…
Sevgi, merhamet ve adalet üçgeninde bir eğitim…
Örneğin; Korona virüs hastalığının yaygın yıllarda sağlık malzemelerine güçlü ülkelerin zorla el koyduklarına şahit olduk.
Özellikle Amerika’da, fakir insanların, zenginlere göre ikinci sınıf görüldüğünü ve İtalya da yaşlıların bakım evlerinde ölüme terk edildiklerini izledik.
Bütün bunlar, ahlaki yoksunluk…
Bu yoksunluk, ahlakın toplumsal bilinçten ziyade, sadece kanun olarak görülmesi…
Kısacası, ahlakın her şeyin iç dünyasını oluşturacağı bir sistem ile ancak iyi bir toplum düzeni kurulabilir.
YORUMLAR