Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Yavuz Sultan Selim-V

18 Nisan 2018 - 13:29

Tarih nedir, tarih tekerrür eder mi, tarih nedensel midir,  tarihten nasıl ibret alınır, tarih ne işe yarar, nasıl bir tarih felsefesine sahip olmalıyız, tarihi kahramanlar mı yapar gibi birçok sorunun cevabını ve daha fazlasını ehline havale ederek Yavuz hakkındaki dizimizin son bölümüne geçelim.
Hadimu'l-Harameyn
1518'de Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethetmesiyle zamanın Mekke Emiri, Yavuz Sultan Selim Han'a Kâbe'nin anahtarlarını teslim etmiş ve Yavuz Sultanı "Hâkimü'l-Haremeyn" unvanıyla anmış. Yavuz Selim Han tevazu göstererek bu unvanı "Hâdimü'l-Haremeyn" olarak değiştirmiş.  Harameyn'in fethini Yahya Kemal'in gözünden görelim.
 Seyreylesin felek kaderin şehsüvârını
Feth etti bir seferde nebîler diyârını.
 Osmanlı Padişahları Haremeyn hizmetçiliği ünvanını öylesine benimsemişlerdi ki, başlarındaki kavukların tam ortasına, mücevherlerin arasına yerleştirdikleri süpürgeyi andıran tavus kuşu tüyleri, Kâbe'yi süpüren süpürgelerdi. Hizmetçiliğin sembolü olarak bu süpürgeleri mücevherlerin arasına yerleştirerek kavuklarına sorguç diye takıyorlardı.
Şu olay da Yavuz'un meşrebi ve dahi gönül dünyası hakkında bize bir ipucu verir sanırım. Yavuz Sultan Selim Mısır seferi esnasında Şam'da bulunan Muhyiddin-i Arabî'nin kabrini buldurmuş ve kabrin üzerinde türbe ve yanı başında da imaret ve cami yaptırmıştır. Böylece Muhyiddin'i Arabî'nin bir kerameti de zahir olmuştur. Şeyh-i Ekber İbni Arabi diyor ki 'sin şın'a dahil olduğunda Muhyiddin'in kabri ortaya çıkar.' Sin'den maksat Selim, şın'dan maksadın da Şam olduğu böylece anlaşılmış oluyor. Evliyanın kerameti haktır. Yavuz bir de Konya'da Mevlevi tekkesine su getiriyor. Bundan başka da imarete zamanı olmadığı için bir şey yapamıyor, hatta kendi camiinin bile yalnız temellerini attırabilmiş, tamamlayamamıştır.
Mısır seferinden İstanbul'a dönen Yavuz yatsı vakti herhangi bir tören yapılmaksızın Topkapı Sarayı'na girdi. İki sene bir ay kadar süren bu uzun seferden dönerken bile alayişsiz ve şatafatsız şehre girmesi Yavuz'un mizacı hakkında önemli ipuçları veriyordur bize herhalde. Fakat yine de Yavuz'un psikolojisini çözmek çok güç.
 Sultan ve Ölüm
Kaderin cilvesi bu ya 'Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan/ Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek' diyen bu cihangir sultan neticede şirpençe denilen bir çıbana yenik düşmüş ve Edirne'ye giderken yolda vefat etmiştir. Yavuz öldüğünde elli yaşındaydı.
Hastalığı boyunca gece gündüz yanında bulunan Hasan Can ile padişahın arasında son demlerinde şöyle bir konuşma cereyan etmiştir:
— Hasan Can, bu ne haldir?
— Sultanım, Cenabı Hakka teveccüh edip Allah'la beraber olacak zamandır!
— Bizi bunca zamandan beri kiminle bilirdin? Cenabı Hakka teveccühümüzde kusur mu fehmettin?
— Hâşâ ki bir zaman zikr-i Rahman'dan gaflet müşahede etmiş olayım. Lakin bu zaman gayri zamana benzemediğinden ihtiyaten cesaret eyledim.
Hasan Can'ın bu cevabı üzerine Yavuz Sultan Selim:
— Sure-i Yasin tilavet eyle,
demiş ve kendisi de onunla birlikte hafif şekilde okumaya başlamıştır. Yasinsuresinin ikinci defa okunuşu sırasında 'Selam' ayetine gelindiği zaman padişahruhunu Hakka teslim eylemiştir.
Yavuz gibi büyük bir cihan padişahının şiirini ancak Yahya Kemal gibi büyük bir şair yazabilirdi ve nitekim öyle de olmuştur.  Yahya Kemal'in Selimnâmesi coşkulu, hamasi ifadelerle Yavuz Sultan Selim'i anlatır ve şöyle biter.
 Bir gün çalındı nevbet-i takdir rıhlete
Ukbâ'da yol göründü Huda'dan bu davete
Durdukça doldu gözleri eşk-î firak ile
Kudretli padişah veda etti millete
Yer yer misal-i bîd-i hazan oldu tuğlar
Sultan Selim'e girye-künân-oldu tuğlar
 
Selimnâme demişken hatırıma geldi. Yavuz hakkında yazılmış belki onlarca Selimnâme vardır.
 Yahya Kemal'in Ezan-ı Muhammedi şiirindeki şu beyitle bitirelim.
 Sultan Selim-i Evvel'i râm etmeyip ecel,
 Fethetmeliydi âlemi şân-ı Muhammedî. 

Bu yazı 1645 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum